Kapitalizm varlığını korumasının önemli bir parçası olarak ezilen sınıf ve çeşitli halk katmanlarına uygulanan soykırım-katliam, sömürü ağının; ezilenlerin tarihinde ki önemli bir durağı, Dersim’de 1937-1938 yıllarında yaşanan katliamdır.
Sünni-İslam dini yapılanması olan ırkçı Kemalist diktatörlük üniter devlet yapılanmasını yerleşikleştirmek amacıyla farklı ulus-azınlık ve inançlara karşı tekçiliği, kimliksizleştirmeyi, asimilasyonu stratejik bir araç olarak kullanmıştır.
Devletin gerici hakimiyetini pekiştirmeye hizmet eden bu asimilasyon politikalarına ezilen halklar uluslar boyun eğmediğinde katliamlarla karşı karşıya kalmışlardır. Dersim özgülünde sağ yakalananlar ise “İstiklal Mahkemeleri’nde” asılmışlardır.
Uyguladıkları konsept tamamen stratejik bir pogromdur; ulus devlet ve resmi ideolojisinin tahkimidir.
Faşist otoritenin kuşatmasıyla Dersim’de yaşayan halkın Alevi inanç ve kültürüne değer yargılarına, yaşamına yapılan saldırılar, Seyit Rıza, Ali Şer, Zarife öncülüğünde aşiretlerin bir araya gelerek örgütlenen bir direniş ile karşılık bulmuştur. Zalimlerin sultasının hüküm sürdüğü her yerde mazlumların isyanı; kendi kurtuluşunun mücadelesini vermek en meşru haktır. Ezilenlerin meşru mücadelesi; isyan etme hakkının karşısında savunulan her aksi düşünce ister gerici burjuva kliklerce olsun ister sosyalizm maskesi takanlarca olsun gericiliğin ve zulmün tiranlığının savunulmasıdır.
Birbiri ile dalaşan burjuva kliklerin iktidarlaşma ve iktidarlarını hakim kılmaya yönelik ezilen kitleler üzerinden “açılım” benzeri manipüle etmeye ve aldatmaya yönelik bir söylem adımı hiçbir zaman samimi değildir, olamaz. İçinde bulunduğu beslendiği sistemde buna asla müdahale etmez.
Tarihten günümüze yaşanan onca tecrübelerden (Ermeni Soykırımı, Rum-Süryani Katliamları, Kürt ulusuna uygulanan katliamlar Dersim Katliamı) de biliyoruz ki muktedirler menfaatlerince halkları karşı karşıya getirmekten çekinmemiştir. Ezilenlerin mücadelesi bir şekliyle engellenmiş ve zalimlerin zulmünü ortadan kaldırmaya yönelik köklü bir darbe ezilenler cephesinden vurulamamıştır. Köklü dönüşümleri sağlayacak sosyalist devrim gerçekleşmediği sürece geçici ve kırıntı niteliğindeki avuntular dışında hiçbir kazanım da elde edilemeyecektir.
Faşist gericilik her daim katliamları meşrulaştırmak için resmi tarihi yalan ve çarpıtmalarla yazar.
Resmi tarihin karşısında ise; barbarların zulmüne direnme ve diz çökmeme tarihsel gerçekliği mevcuttur. Onca acının yaşandığı Türkiye-Kuzey Kürdistan’da bu tarihsel kesitler, ezilen halkların kendi mücadelelerini yaşatma ve kuşaklarca geleceğe taşıması bakımından yolumuzu aydınlatıyor ve mücadelemize güç katıyor. Bu bağlamda İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Türkiye-Kuzey Kürdistan’da açtığı yol, toplumsal gerçeklerden; ezilenlerin tarihinden geçer ve onun köklü kopuşu ilerlemeci-aydınlanmacı çizgiye bir meydan okumadır.
Kandan beslenen gerici devlet yapıları er ya da geç ezilenlerin güçlü mücadelesi ile tarihin çöplüğünde yerlerini alacaklarıdır.
Yüklendiğimiz direniş geleneği ve sosyalist devrimci mücadele ile bu uzun erimli savaşın rövanşını tamamlayacak olan bizleriz! Dersim Katliamını devrimci öfke ve tarihsel direniş bilinciyle lanetliyoruz.
Maoist Komünist Parti
Dava Tutsakları
Mayıs 2021