Sınıfların ortaya çıkışıyla beraber tarih sahnesinde yer alan ezilenler gelişimi ile beraber tarihsel yürüyüşünü devam ettirmektedir. Bu yürüyüşte ezenle ezilen arasındaki çelişki derinleştikçe burjuva iktidarlar yeni katliamlar gerçekleştirmiş ve büyük direnişlerle karşılaşmışlardır. Bu tarihi gerçeklikten muaf olmayan Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyası da büyük büyük katliamlara ve direnişlere tanık olmuş, olmaya da devam etmektedir.
Coğrafyamızda Aralık ayında belli süreçlerde gerçekleştirilen katliamlar ezilen kesimlere dönük nefreti ortaya koymaktadır. En vahşi katliamlardan olan “Hayata Dönüş” adı verilen operasyonda bedenini barikat yapan devrimci tutsaklar ördükleri direnişle bizlere tarihsel bir tecrübeyi miras bırakmışlardır. Devrimciler hiçbir zor karşısında çaresiz kalmamış, kalmamalıdırlar! “Ölümü küçülterek yenen, bedel ödemekten çekinmeyen devrimci tutsaklar iradeleri ile egemenlerin korkusu olmuştur.
19-22 Aralık operasyonunun gerçekleştiği dönem iktisadi-siyasi kırım yaşandığı siyaset sahasında çıkmazların olduğu bir süreç yaşanmaktaydı. Bu süreç içerisinde toplumsal hareketlilikte ciddi bir politik güce, motivasyona sahip tutsakların ilk hedefler arasında olması şaşırtıcı değildi elbette. Dışarı ile güçlü bağı olan devrimci-komünist tutsakların hedef alınmasına dair Ecevit’in kendi beyanları da hafızalarda yer almaktadır.
Sindirme ve teslim alma umuduyla tutsaklara dönük dönem aktörlerince farklı konseptlerde pratikler devreye sokulmuş, saldırılar her dönem devam etmiştir. Bugün de iktisadi-siyasi kriz içerisinde bir iktidarla karşı karşıya bulunmaktayız. Tutsakların kitle üzerindeki politik gücü, toplumsal hareketliliklerde belirleyen olması 2000’ler süreciyle aynı düzeyde olmasa da(objektif-subjektif sebepleri var elbette) özgün uygulanmakta, pratik özneler hedef alınmış durumdadır. Dün ‘F tipi hücre projesi’ ile başlayan tartışmalar dışarıda bugün yerini ‘S Tipi hücre projesi’ ile yeni tartışmalara bırakmış durumdadır. “Yaratıcılığını” hapishane söz konusu olduğunda işleten muktedirler yeni modelleriyle her dönem karşımıza çıkmaya devam etmektedir. Teknolojik donanımlı (!) S Tipi hapishaneler modeli ile tecrit ve izolasyon daha da artmaktadır. Kullanımına başlanan bu programın yaygınlaşmasının önüne geçmek için içeri ve dışarının mücadelesi sürdürülmelidir! Sürekli yeni genelge uygulamalarıyla karşımıza çıkan müktedirin en son icadı ise “teslim-pişmanlık” dayatmasını içeren “Hapishane kurul” sistemidir. İnfazı dolan tutsakların çıkış tarihini belli periyotlarla uzatılması hakkını hapishane idaresine taşıyan bu sistemle beraber yeni bir yargı masası kurulmaktadır. Saymakla bitiremeyeceğimiz pek çok konuda irademiz, sabrımız sınanmakta!
Dün dünde kalmadı! “Üç bin yılın hesabını yapmayan insan günübirlik yaşayan insandır” (Goethe)
Egemenler kendi bekaları için coğrafyaları kan gölüne çevirip katliam yapmaktan geri durmazlar. Burjuva egemen sistemlerin bir özelliği olan bu duruma coğrafyamızda da ezilen ulus ve inanç kesimleri de her daim maruz kalmış, kalmaya da devam etmektedir. Türk-Sunni-İslam sentezli egemen sistem, milli duyguları törpüleyerek, Kürt ulusunun dini duygularını törpüleyerek devrimcileri hedef tahtasına oturtmaktadır. Bugün “günahkar” ilan edilen Aleviler “evlenilmemesi gereken” lanetlenmiş insanlar olarak ilan edilmektedir. Kürt Ulusu egemenlerin salyalı ağızlarından çıkan sözlerle düşmanlaştırılmakta! Yakın tarihte kaybettiğimiz ne Deniz Poyraz’ın katliamı ne de Konya’daki 7 kişilik ailenin katliamı bireysel bir eylemdir. Bizzat müktedirin beslediği kontra-çeteciler aracıyla işlediği katliamlardır.
‘Dün dünde kaldı’ diyen hiçbir anlayışla uzlaşmadan tarihsel ilerleyişimizi sürdürmeliyiz. Gerici partiler ve iktisadi geçmişle ‘yüzleşme’ adı altında kitleler kandırılmaktadır. Ne Dersim katliamı diyen AKP iktidarının samimiyetsiz sözde yüzleşmesi, ne de CHP’nin ‘helalleşme’ eksenli sözde yüzleşmesi kitleleri kandırabilir. Unutulmamalıdır ki “Dersim Katliamı” diyen AKP iktidarı süresince bugün de andığımız Roboski gibi pek çok katliam gerçekleşmiştir! Ve unutulmamalıdır ki CHP’nin yüzleşmesi gereken maddeler arasında Ecevit döneminde gerçekleşen ’19 Aralık’ gibi bir süreç durmaktadır.
Vurgulamakta fayda var ki burjuva sistemler kanla-katliamla beslenmektedir. Bu sebeple onlardan yüzleşme beklemiyoruz, beklememelidir de!
Katliamların hesabını sormak kitlelerin devrimci eylemleri sonucunda gerçekleşecektir!
“Hatırlamak bir tür buluşmadır”(Halil Cibran)
Hatırlıyoruz ve unutmuyoruz!
19 Aralık Katliamı, Maraş Katliamı, ve Roboski Katliamında yitirdiklerimizi anıyoruz.
* 19 Aralık Katliamını Unutmadık!
* Roboski Katliamını Unutmadık!
* Maraş Katliamını Unutmadık!
Maoist Komünist Parti
Dava Tutsakları