KAZIM ÇELİK

Doğum Yeri: Dersim – Çemişgezek – Akirek Köyü (Gözlüçayır)
Doğum Tarihi: 1956
Ölümsüzlük Yeri: Elazığ’ın Palu
Ölümsüzlük Tarihi: 20 Mayıs 1987
Kod Adı: Piro, Cihan, Ali Enver
Konumu: Parti Genel Sekreteri

Proletarya Partisi’nin şehit düşen 3. Genel Sekreteri olan Kazım Çelik, 1974 yılında sınıf mücadelesinin içinde aktif olarak yer almıştır. Bu yıllardan şehit düştüğü tarihe kadar onun en çok öne çıkan özelliği istikrarlı bir çizgi izlemesi ve partisine olan bağlılığının bir an bile zaafiyete uğramamasıdır. O devrimciliği bir yaşam tarzı olarak kabullenmiştir. 1980 AFC’si sırasında birçoklarının yüreği Avrupa’da atarken Kazım Çelik’i dağlara sürükleyen de bu sonsuz inanç olmuştur. Onun için koşulların zorluğu değil, yapacağı işin ne denli başarılı olacağı önemlidir. İşlerinin yoğunluğundan asla şikayet etmeyen yapısı ile, iki işi bir arada düşünebilir ve pratik öneriler sunabilirdi. İnsanlara hele de yoldaşlarına kızmayı hiç beceremezdi ve mütevazi yapısı ile insanlar üzerinde derin izler bırakmıştır. Proletarya Partisi’nin 2. Konferansı döneminde sahte kimlikle yakalanır. Gerçek kimliğini gizlediği gibi, düşmana hiçbir sır vermez. Onu serbest bırakmak zorunda kalan düşman, sonradan o olduğunu öğrendiğinde çılgına dönmüştür.Biten konferansta 2. MK’ya seçilir. 1981 yazında Siyasi Büro’da yer alır. 1982’de Askeri Komisyon Sekreterliğine getirilir. 1983’de Parti Genel Sekreterliği görevini üstlenir.Devlet terörünün bütün hızıyla sürdüğü o süreçte, böylesine zor bir görevi yürütüyordu. 1983 sonundan itibaren, sağ çizginin önderlikte tamamen egemenlik sağlaması ile kadroların büyük şehirlerde, dahası yurtdışına çekmekle korunabileceği gibi anlayışların egemenlik sağlamasına rağmen, bu egemen anlayışa göre hareket etmedi. Kırsal alanı ve gerilla faaliyetini asla terk etmedi. Ardında en zor dönemlerde bile yılmamanın, azmin ve kararlılığın vazgeçilmezliğini miras olarak bıraktı. Devrim için atılan her adımda yaşıyor/yaşatılıyor…

“….. Bu adam köyünde çobanlık yaptığını ve Mao’nun ‘Teori ve Pratik adlı yapıtını, davar güderken okuduğunu anlatacaktı bize. Sonra maden ocaklarında geçen işçilik anılarını. Çok yoksul bir aileden geliyordu Koca Piro, lisede hem çalışıp hem okumuştu. Usta bir örgütçüydü, dinlemesini bilirdi, bıkmadan saatlerce dinleyebilırdı sizi. Her lafa cevap yetiştirme gibi çocuksu acemi taşkınlıkları yoktu. Son sözü kendisine bırakma gibi diktatörce eğilimleride yoktu.Konuşmaya başladımı yalın ve herkesin anlıyabileceği bir dille konuşur,populist veya entel kavramlara pek itibar etmezdi. Bir girdiği evde herzaman aranan beklenen biri olur çıkardı. Her masrafı not eder, masraftanda kaçınırdı.Cemil Oka Yoldaş  kendini feda ettiğinde, bir gün yoldaşlar Cemil’in elbiselerini bölgeye getirmişlerdi ve Cemil Yoldaş’ın ceketi birtek Koca Piro’ya uyuyordu.Kendine hazine bağışlanmış gibi aldı bu ceketi, yıllarca çıkarmadı üstünden………O, bir arkadaş, bir dost, bir yoldaştı! O en kırgın zamanlarda dahi bir gardaştı…O…bir derttaştı…sırdaştı.O ülkenin ve partinin üzerinde karabulutlar dolaşırken, kavga kaçaklığının düşkün teorilerle kutsandığı, ihanetin devrim adına ödüllendirildiği bir zamanda, dağ başlarının doruğunu tutmuş eğilmez bir baştı O…!

Onun arkasından “en fazla”  gözyaşı döken “olağanüstü 2. MK oldu, ama timsahça idi bu yaşlar. Şöyle dediler ardından: “5. toplantının mimarı odur.” …Tarih acımasızdır, her sahte pehlivana minder sermez. Koca Piro,  şehit olmasından önce Baba ERDOĞAN  ve bir grup yoldaşla birlikte videoya çekilmiş,, tartışma kasetinde 5. Toplantıdaki revizyonist görüşleri reddediyordu.Dahası 1986 yılında kaleme aldığı ve kendi imzasınıda taşıyan “KÖK” yazısında olağanüstü MK’yı açık açık suçluyor, birçok yoldaşın ölümünden yine olağanüstü MK’ yı sorumlu tutuyordu.

Bir genel sekreter düşünün ki, çağrı yapmasına rağmen MK bu çağrıya uymasın! Bir parti genel  sekreteri düşünün ki, “Mk Avrupalarda Oblomov gibi otursun, kaşına kaşına tatlı düşler kursun,” ama sekreter tek başına, hem parti konferans için, hem parti için didinip dursun, hemde düşmanın saldırılarına karşı koysun! Ve olağanüstü MK utanmadan bu insana sahip çıksın! “Utanç devrimci bir duygudur “ der K. Marx!”