Baharı ilk biz karşıladık; 8 Mart’ta kabına sığmaz öfke ve isyanımızla alanları doldurduk. Bize yasak kılınan başta Taksim olmak üzere kent meydanlarındaki barikatları zorladık, sokakları ve meydanları özgürleştirdik. Peşi sıra kadını erkeğiyle yedisinden yetmişine Kürt halkı; bir halk özgür olmaksızın özgür olamayacağını bilince çıkarmış ve bunun mücadelesini veren işçi ve emekçiler, ezilenler; beraber yeri göğü “kesk u sor u zer” yapmak için 21 Mart’ta her tarafta Newroza aktılar. Şimdi 8 Mart ve Newroz’dan güç alarak 1 Mayıs’a ilerliyoruz.
Bugün yaşanmakta olan ekonomik kriz, işçi ve emekçi kitlelerin yoksulluk ve sefalet birikimini dayanılmaz bir eşiğe getirdi. Diğer yandan başta faşist AKP iktidarının dayandığı sermaye kliği olmak üzere tekelci burjuvazi için ise, emekçilerin yaşam alanlarını ve doğayı yok etme pahasına, yeni sermaye birikim sahaları oluşturuluyor. Sermayenin yağmasına açılmayan, sermaye birikiminin konusu haline gelmeyen hiçbir şey kalmadı, yaşamın her alanı metalaştırıldı. Dizginsiz bir sömürü ve rant düzeni ile karşı karşıyayız. İşçiler, emekçiler, kadınlar, ezilen cinsel kimlikler, gençler en temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi.
Ekonomik, siyasal, toplumsal her anlamda yaşanmakta olan krizle birlikte, açlık ve sefaletimizi derinleştiren her saldırı dalgası, özgürlük yoksunluğumuzu büyüten her faşist abluka, öfke ve kinimizi de büyütüyor.
Son bir yıl içinde biz kadınlar, artan kadın cinayetlerine, erkek/devlet şiddetine karşı isyanımızı çığlaştırırken krizle birlikte daha da derinleşen yoksulluğa, iş yerlerinde mahkum edildiğimiz sefalet ücretlerine ve ağır çalışma koşullarına karşı, en ileriden kavgaya tutuşan olduk. Kadınlar, nerede bir işçi direnişi, grev, işgal varsa orada, en ön safta yer aldılar. Farplas’da fabrika işgalinin başını çektiler. Migros, Technomix, Pas South’ta, sömürü cehennemi olan çorap fabrikalarında ve daha nice iş yerlerinde gemileri yakmışcasına direnişte en önde yer aldılar. Sömürüye, cinsiyetçi işbölümüne ve ayrımcılığa karşı iki kat daha fazla bilenmiş olarak direnişi büyüttüler. Direnişlerdeki kadın işçiler, eşit işe eşit ücret için, cinsel baskı ve saldırılara dur demek için, sınıf kardeşleriyle aralarına duvar ören, sınıfı bölen tüm politika ve uygulamalara karşı durmak için mücadele ettiler, ediyorlar.
Bugün kadın hareketi, sınıfsal ve cinsel çelişkinin daha da derinleşmesiyle birlikte, kadınların artan itirazları, öfke ve isyanları ile büyüyor. Tam da bu koşullarda kadın cinayetlerinin, cinsel saldırı ve tecavüzün, erkek/devlet şiddetinin bunca artması; beden ve emek sömürüsüne karşı artan mücadeleyi, büyüyen isyan ve direnişi kırmak, rıza üretimini çıplak zor ve ölüm tehdidi ile yeniden tesis etmek içindir. Ancak tüm çabalar nafile. Ekmeğe olduğu kadar özgürlüğe olan açlığı bunca büyümüş olan kadınların kavgasını hiçbir güç durduramayacaktır.
Öfkemiz büyük, kavgamız da büyük olacak!
Bu kavga; bizi ev köleliğine mahkum eden patriyarkal kapitalist sistemin kök hücresi aileye, evdeki burjuvaya, özel mülkiyet dünyasının koruyucu ve kollayıcısı olan burjuva faşist devlete karşıdır.
Bu kavga; çalışalım veya çalışmayalım azami artıdeğer sömürüsü için görünmez emeğimizi soğurarak büyüyen, emeğin yeniden üretim yükünü sırtımıza yükleyen, sömürü düzeni sürgit devam etsin diye evdeki köleliğimizi müebbet hapse çeviren patriyarkal kapitalist sistemin tüm yapı ve kurumlarına karşıdır.
Bu kavga; bizi ucuz işgücü olarak işyerlerinde posamız çıkana kadar sömüren, cinsiyet ayrımcılığının her biçimini kullanarak üzerimizdeki sömürüyü derinleştiren, kriz koşullarında en başta işsizlik çukuruna yuvarlayan sermaye sınıfına karşıdır.
Bu kavga; bizi ulusal, cinsel, dinsel-mezhepsel farklılıklarımız temelinde parçalayıp birbirimize düşmanlaştıran, bu sistemi yıkacak olan devrimci sınıfı, işçi sınıfını, şovenizm, cinsiyetçilik ve heteroseksizm belasıyla parçalayıp kötürümleştiren faşist rejime karşıdır.
Bu kavga; sömürgeci faşist devleti ayakta tutan Kürdistan’daki işgal ve savaşa karşı, Kürt halkının özgürlük taleplerini sahiplenmek, Türkiye ve Kürdistan devrimini birlikte yükseltmek içindir. 17 Nisan gecesi yeni bir işgal hamlesi yapan faşist rejime karşı Zap’ta, Avaşin’de, Metina’da ölümüne bir savaş yürüten kadın-erkek Kürt gerillaların kavgasına ortak olmak içindir. Kürdistan’ın her karışında yürütülen özgürlük mücadelesine ses vermek, birleşik mücadeleyi büyütmek içindir.
Biz kadınlar, özelinden geneline, patriyarkal kapitalist sistem tarafından bize biçilen hayatları reddediyoruz. Artık özgürlük arayışımız, ihtiyaç ve özlemlerimiz, hapsedildiğimiz sınırlara sığmıyor. Statükoyu parçalıyor; emeğimiz ve bedenimiz üzerindeki tüm tahakküm ve sömürü ilişkilerini reddediyoruz.
Biz kadınlar, işçi düşmanı olduğu kadar Kürt ve kadın düşmanı olan faşist AKP-MHP iktidarını yıkmak için en önde savaşacağız. Kadın cinayetlerine, erkek/devlet şiddetine, bizi ikincilleştiren her türlü politika ve uygulamaya, beden ve emek sömürüsüne karşı sokaklarda, kentlerin yasak meydanlarında önümüze kurulan tüm barikatları yıkarak fiili meşru mücadeleyi en önde göğüsleyen olacağız. Dağlarda ateşlediğimiz silahlarımız, kentlerde faşist iktidardan hesap soran bombalarımız, özsavunma eylemlerinin önünü açacak öncü çıkışlarımızla devrimi büyüteceğiz.
Gökkubbenin altında hakkımız olanı almak için; kendimize ait bir oda yetmez, dünyayı istiyoruz demek için; sömürü ve ezilmenin olmadığı, herkesin eşit, özgürce yaşayabildiği, sınıfsız, sınırsız, cins ayrımsız bir dünya için; 1 Mayıs’ta, alanlarda ve bize yasaklanan Taksim’de olacak, kavgayı yükselteceğiz!
Yaşasın 1 Mayıs!
Faşizmi ve Erkek Egemenliğini Yıkacağız, Özgürlüğümüzü Kazanacağız!
Beden ve Emek Sömürüsüne Karşı Örgütlen, Savaş!
Yaşasın Kadınların Birleşik Devrim Mücadelesi!
KBDH Genel Konseyi