TKP(ML)’DEN MKP’YE ŞAN OLSUN 24 NİSAN KIZIL GÜNEŞİNE!

58 Nolu Açıklama

Türkiye-Kuzey Kürdistan topraklarının ilk kez tanıştığı Mustafa SUPHİ TKP’si sonrası, onun hatalarından bağımsız olarak komünist mirası üzerinde berrak bir çizgi temelinde yükselen, enternasyonal proletaryanın coğrafyamız tugayı olan öncelimiz TKP(ML)’nin, Maoist Komünist Partisi(MKP) olarak girdiği 36. kuruluş ve mücadele yılında; bir kez daha, Şan Olsun ‘72 Nisan Güneşine, kurucu önder ve baş komutanımız KAYPAKKAYA’ya! 

10 Eylül 1920’de Bakü’de M. Suphi önderliğinde kurulan TKP, M.Suphi ve ondört yoldaşın Kemalist faşist diktatörlük tarafından 28 Ocak 1921’de hunharca katledilmesinden kısa bir süre sonra Şefik Hüsnü partinin önderliğini ele geçirir. 1924’ten itibarende TKP, renk değiştirerek sınıf işbirlikçi-revizyonist bir  parti haline dönüşür. Bundan sora Türkiye-Kuzey Kürdistan  işçi-köylü ve tüm halkımız, onlarca yıl, biricik örgütleri olan öncü kurmayından, yani  kominist partisinden yoksun kaldı. Taki yetmişli yıllara gelinceye kadar…  Öncelimiz TKP(ML)’nin kuruluşunu ilan etmesiyle birlikte, Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryası ve emekçi halkları, yeniden komünist öncüsüyle buluşmuş oldu.

’70 li süreç Marksist Leninist Maoist klasiklerin coğrafyamıza girişi ve çevirisiyle birlikte Türkiye-Kuzey Kürdistan  öğrenci gençliği tarafından bu eserlerin yoğun incelemelere tabi tuttuğu yıllardır. 70’li yıllar, aynı zamanda radikal devrimci dinamizmin ve kominist partisinin de temellerinin  atıldığı bir süreçtir. Birçok hareketin ortaya çıktığı ancak ideolojik çizgilerinin muğlak olduğu böylesi koşullarda komünist niteliği belirleyecek olan şey, kuşkusuz ki  Marksizm Leninizm Maoizm’i  coğrafyamız somutuna bilimsel  olarak uyarlamak olacaktı. Nitekim  coğrafyamızın bereketli topraklarına bunu ustaca uyarlayan ve pratik ayaklarını bir bir  ören İbrahim Kaypakkaya önderliğinde ki partimiz MKP’nin önceli TKP(ML) oldu.

Tükiye-Kuzey Kürdistan devrimci hareketi, içerisine düştüğü idolojik sapmaların ve sınıf uzlaşmacısı çizgilerin yanı sıra, TKP(ML)’nin ortaya koyduğu  Maoist komünist niteliğin de dünya konjöktürü ile doğrudan ilişkisi vardı. Dünya çapında yaşanan sınıf mücadeleleri ile bu  mücadelelerin yönünü saptırmak için çabalayan revizyonist-reformist ve bilumum oportünist   akımlar olduğu gibi, buna cepheden karşı koyan komünist hareketin yükselişine de tanıklık ediyordu.

‘57-‘60 lı yıllarda ÇKP ile SSCB arasında  yaşanan keskin  ideolojik tartışmalar neticesinde çizgiler daha bir belirgin hale gelmişti. Diğer bir deyişle sosyalist yol ile kapitalist yol ve MLM ile modern revizyonizm arasında yaşanan bir ayrışmaydı. Çekoslavakya’nın bizzat Rus sosyal emperyalisti orduları tarafından işgal edilmesi, bu ayrışmanın niteliğini de açıkça ortaya koymaya yetiyordu. Yani SSCB’nin  artık dünya halkların baş düşmanlığına soyunması ve  sosyal emperyalist bir karektere bürünmüş olmasıdır. ÇKP ve SSCB ekseninde cereyan eden bu idolojik savaşımın etkisi doğallığın da bütün komünist partileri de sarıp sarmaladı. Sovyet sosyal emperyalizmi cephesinde ve bunun karşısında ÇKP’ nin yanında saf tutanlar olarak bir ayrışma yaşanıyordu.

Yukarıda özenle vurgusunu yaptığımız bu saflaşma; revizyonizm ile Maoizim’in kesin  hatlar ve önemli bir dizi kalın çizgilerle farklı iki dünya görüşü temelinde birbirinin zıddı olarak kopuşu da ifade ediyordu.

Çin’de Büyük Proleter Kültür Devrimi, bu zemin üzerinde gelişti ve adım adım yaşam buldu. O tarihsel kesitte bunların yaşanıyor olması Çin’de prolleterya diktatörlüğünü  iğdiş etmeye çalışan ve epeyde yol alan revizyonist-kapitalist yolculara karşı  kıyasıya bir devrim gerçekleşiyordu. İşte bu devrim, Çin topraklarını aşıp dünya genelinde öğrenci-gençlik, işçi ve yoksul köylüleri bir kasırga misali etkisi altına aldı. Sokaklar, meydanlar ve dağlar bu ideolojik kapışmanın ezgisine ahenk sağlıyordu. Ufuktaki bu adım, emperyalizmi, yerli uşaklarını ve revizyonizmi ciddi anlamda tehdit eden büyük baş kaldırı manifestosu olarak tarihin akışına yön veriyordu. Sokakların ve dağların  alazıyla ezgilerimizi söyleyen mazlum halkların bir sel gibi kabarışı, bu halklarımıza öncülük eden birçok Maoist komünist ve devrimci partinin doğuşuna sahne oluyordu.  Şüphesiz ki kurulan bu partilerin arasında, partimiz MKP’nin ideolojik-politik-örgütsel-askeri-kültürel bakımdan devamcısı olduğu TKP(ML)’de yerini alıyordu.

Bilindiği gibi MLM idolojik dokuya sahip olan felsefi dünya görüşü, bilimsel olduğu gibi aynı zamanda evrenseldir. Bir toprak parçası veya her hangi bir sınır ile açıklanabilecek bir şey değildir. Dolayısıyla Çin Büyük Proleter Kültür Devriminin etkilerini sadece Çin ile sınırlı tutan ve onunla  açıklayan yaklaşım,  doğallığında metaryalist bakış açısından  nasiplenmemiş olanların işi olabilir. Li Şao Şiu ile Kruşçev’in çizgileri bir çok bakımdan aynıydı.

Türkiye-K. Kürdistan’da Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi’nede tesir eden uluslararası ölçekteki Kruşçev-Brejnev ve Li Şao Şiu  şurekasının revizyonist çizgilerinin sosyal pratiğe yansıması, pek tabii olarak üç dünyacı sınıf işbirlikçisi temsiliydi. Dünya çapında yaşanan  büyük idolojik mücadele, Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci komünist hareketi içinde de doğrudan yankı buldu.

Süreç kendi devinimi içinde 70’li yıllara evrildiğinde saflar iyiden iyiye netleşmeye başlıyordu. Kurucu komünist önder ve baş komutanımız Kaypakkaya yoldaş, TİİKP’in niteliğini görüp ve başta onun üzerinde biçimlendiği revizyonist çizgi olmak üzere burjuvazinin her tonu ve biçimi arasında aramızda kalın çizgiler çekerek  Maoist bayrağı kararlı ve bilimsel bir şekilde savundu. İşte bu bilimsel-nesnel zemin üzerinde savunusunu yaptıgı görüşler doğrultusunda bir kısım kadro ile birlikte TKP(ML)’yi kurdu.

Uluslararası alanda o dönem yaşanan idolojik karmaşıklık, birçok partinin renk değiştirerek revizyonist olmasına neden olurken, diğer taraftan Maoist Kominist Partiler bizzat Büyük Proleter Kültür Devriminin ürünü olarak boy veriyordu. Türkiye-Kuzey  Kürdistan devrimci hareketinin, Kemalizm şahsında Türk hakim sınıfları ile aralarında keskin çizgiler çekememesinin ve kuşkusuz ki dünya çapında yaşanan idolojik çalkantıların esas nedeni, MLM’yi Kültür Devrimi ruhuyla kavrayıp kuşanamamalarıydı. ML’nin geldiği yeni nitel seviyenin “Maoist olunmadan komünist olunamaz”  belgisi algılanamıyordu. Temel mesele Maoizm mi yoksa  revizyonizim mi? sorusuydu.

Türkiye -Kuzey Kürdistan devrimci hareketi, başta uluslararası komünist harekete yaklaşım olmak üzere, Kemalizm, Kürt ulusal sorunu, devrimin yolu, sınıf tahlili, ittifaklar politikası, faşizm vb. gibi temel teorik konular da sistemden keskin idolojik-pratik kopuşlar sağlayamadılar. O tarihsel koşullarda Türkiye -Kuzey Kürdistan devriminin kominist mevzisi, önderliği, Maoist Komünist Parti, Malatya’nın Kürecik dağlarında 24 Nisan 1972’de  komünist önder yoldaş Kaypakkaya önderliğinde kuruldu. TKP(ML)’in kuruluşu, günün tarihsel-toplumsal koşullarında MLM’nin yaşayan canlı ruhu olarak bereketli topraklarımızda cisimleşerek çığır açmasıdır.

Partimiz TKP(ML), kuruluşundan çok kısa bir süre sonra 1973 yılı  Ocak ayının son haftasında düşmanın yaptığı hain saldırıda Ali Haydar Yıldız yoldaş şehit düşer ve yaralı kurtulan İbrahim yoldaş ise, düşman ile işbirliğine giren bir unsurun ihbarı sonucunda esir düşer. Esir düştüğü andan itibaren, aylarca ağır işkencelere maruz kalır. Komünist önder Kaypakkaya yoldaş “ser verip sır vermeme” prensibini parlak bir şekilde yaşamsallaştırarak işkencehanelerde düşmana diz çöktürerek şehitler kervanına katılır. Önder yoldaşın kaybı ve devam eden operasyonlar sonucunda partimiz, ağır örgütsel darbe alır. Bu gelişmeler neticesinde partimiz,  1973’te birinci örgütsel yenilgisini yaşar.

Partimiz kurulduğu günden itibaren düşmanın şiddetli saldırılarına maruz kaldı. Hakim sınıflar partimizin programatik görüşlerini ”İhtilalci komünizmin en tehlikeli görüşleri” olarak hedef belirledikleri için, ilk elden yok edilmesi gerektiği görevini  önüne koyarak azgınca saldırır. Ancak, Maoist bayrak Kaypakkaya sonrası TKP(ML)’den  MKP’ye  dalgalandırılmaya devam ediyor.

Partimiz, 12 Eylül askeri faşist cuntasının tüm saldırılarına karşın mücadele bayrağını hiç elinden düşürmedi. Yapılan bu amansız saldırılar sonucunda, 1983’te ikinci örgütsel yenilgisini de alır. Bugüne kadar iki örgütsel yenilginin yanısıra sayısız ağır darbeler yaşamıştır. Aldığımız onca ağır darbelere karşın adeta her defasında kendi küllerimizden yeniden doğmasını bilen bir partiyiz. Nitekim Mercan örgütsel darbesi ve sonraki gelişmeler bu gerçekliğimizin somut ifadesidir. Kesintisiz biçimde mücadadelemize devam ettik, ediyoruz. Mücadelemizin bu sürekliliği içinde beş genel sekreterimiz başta olmak üzere onlarca kadro ve önder kadromuzu, yüzlerce üyemizi, komutanımızı ve savaşçımızı birer kutup yıldızı olarak ölümsüzlüğe ugurladık.

Komünist ısrar, doğruları egemen kılıp zafere ulaşana kadar mücadelede ısrarı emrediyordu ve partimiz tüm hataları ve doğruları ile bu ısrarını sürdürüyor. Kuru ısrarcılar topluluğu değiliz. Elbette yığınca hatalarımız oldu. Ne var ki, önemli olan hatalarına takılıp kalan değil,  bilimsel cüret ve ısrarla onları aşma iradesini ortaya koyabilmektir. Yaptığımız hatalardan doğru dersler çıkararak, geleceğe emin adımlarla yürümenin  bilincini kuşanıp yarınları adımlamaya çalışıyoruz.

Mükemmel hiçbirşey yoktur. Birçok yanılma-isabet, başarı-başarısızlık, utku ve yenilgilerin iç içeliğine paralel olarak yürüyüşümüz yaşamsallaştırıldı-yaşamsallaştırılıyor. Toplum ve doğadaki tüm olay ve olgularda  bunların olumlu ve olumsuz yanları çok rahatlıkla görülebilir. Yanılsama-olumlama, olmadan gelişme olmaz. Bunun içindir ki geçmiş pratikler muhasebe bilinci ile değerlendirilip doğrular açığa çıkarılmalıdır. 1. Kongremiz bilimsel ve gerçekçi bir muhasebe ruhu ile geçmişini bütün kamoyuna açıkça deklere etti. Yanlışlarından korkmadan ve inkar etmeden, onları bilimsel sorgulayıcı tutumla ele alarak, Maoist ayrıcalığını ortaya koyuyordu.

Tarihini devrimci eleştiriye tabi tutarak kitleler karşısında açık olmayan ve ondan öğrenme prensibiyle geleceğini inşa etmeyenlerin, yarınlar adına  hüküm kesmeleri kuşkusuz ki yeteri kadar anlamlı değildir.

Maoist Komünist Partisi bu bilinç ve geleneğini, her mücadele kesitinde olduğu gibi bundan sonra da ısrar ve inatla sürdürme kararlılığındadır.

Kuruluşunun 36.yılında, tarihsel ve bilimsel haklılığından aldığı güç ve yüzlerce şehidinin yanılmaz tanıklıkları ile perçinleyerek kanıtladığı tarihsel yürüyüşünü aynı doğrultu ve kararlılıkla daha fazla bedel ödeme-ödettirme pahasına da olsa ilerleteceğini beyan eder.

ŞAN OLSUN PARTİMİZİN 36. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜNE!

ŞAN OLSUN MAOİST KOMÜNİST PARTİSİNE!

KOMÜNİZM VE DEVRİM ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR!

YAŞASIN HALK SAVAŞI!

YAŞASIN MARKSİZM-LENİNİZM-MAOİZM!

Maoist Komünist Partisi

Merkez Komitesi-Siyasi Bürosu

Nisan 2008