NEWROZ’ UN İSYANINI KUŞANIP, BİRLEŞİK DEVRİM MÜCADELESİNİ BÜYÜTELİM

Direnişin ve mücadelenin bayraklaştığı tarihsel sürece 8 Mart’ ın coşkusuyla girdik. Kadınların faşizme ve erkek egemenliğine karşı her alanı direniş mevzisine çevirmesiyle fiilen Newroz ateşi yakılmış oldu. Bu coşkuyu aynı zamanda Gazi ve Halepçe’de yaşanan katliamların hesabını sorma bilinciyle alanlara akarak, katillerden hesap sorarak harmanladık. Sıra, zalim Dehakların ve mirasçılarının ayaklarını titreten Kawa’ ların isyan ateşini harlamakta. Bu vesileyle Newroz Kürt halkı başta olmak üzere, işçi- emekçi ezilen tüm halklara, kadınlara, siper yoldaşlığını her alanda ilmik ilmik ören yoldaşlarımıza kutlu olsun.

Hiçbir zulüm saltanatını sürerek yarınları görmemiştir. Hiçbir zulüm karşılıksız kalmamış, önünde sonunda belleklerden silinircesine tarihin çöplüğüne ezilenler tarafından gönderilmiştir. Bu kaçınılmaz bir sondur. Çünkü zalimler haksızdır, kötüdür, barbardır. Ellerinde devasa imkanları olmasına rağmen güçsüzdürler. Çünkü zalimler kendilerinin ile bir avuç yandaşının çıkar ve menfaatleri uğruna ezilen halkların kanını içerek yaşamlarını sürdürmüş ve sürdürmektedirler. Dolayısıyla zıttı olan haklılık ve haklı mücadele zulmün bağrında hep diri kalmış, büyüyerek çoğalmış ve en sonunda zalimlerin başını ezerek onları alaşağı etmeyi bilmiştir. Bu tarihsel tecrübelerle, deneyimlerle bugünlere aktarılmış bir gerçektir, mücadelenin kendisidir. İşte Demirci Kawa’ nın Newroz ateşi bu tecrübe ve deneyimlerin en önemli örneğidir.

Demirci Kawa, zalim Dehak’ ın Mezopotamya halkları üzerine kabus gibi çökmesi, onların her türlü hakkını gasp etmesi, köleleştirmesine karşı isyan bayrağını yükselterek, geniş halk yığınlarının haklı öfkesini zulmün sarayını yıkmaya yöneltmesiyle zaferi kazanmaya öncülük etmiş ve bu mücadele ile elde edilen kurtuluş ve yeniden dirilişi Newroz ateşiyle müjdelemiştir. Demirci Kawa ve Newroz ateşi bu bütünsellik içerisinde okunmalı, anlaşılmalı ve ele alınmalıdır. Aynı şekilde modern Dehaklarda böyle okunmalıdır ki, düşman bilinci net olmalıdır.

Modern Dehaklar devraldıkları mirasın anlam ve içeriğini korumuş, sadece tek fark olan modern araçlar ve yönetim biçimleriyle dünya halklarının kabusu olmaya devam etmektedirler. Vekalet savaşlarından işgallere, ilhaka, sömürgeciliğe ve amaçları uğruna savaşırken yaptıkları katliamlara kadar böyledir. Bugün Kürdistan’ ın her bir parçasından tutalım da Filistin- Gazze’ de yaşananlar ve uygulanan soykırım politikaları emperyalistlerin ve onların bölgedeki aktörlerinin sömürgeci, işgalci, faşist niteliklerini çok net biçimde ortaya koymaktadır. Ezilen ulus veinançların, kadınların, işçi- emekçilerin iradelerinin egemenler nezdinde hükmü yoktur. Ezilen ve emekçi halkların kendi coğrafyalarında söz söyleme hakkını bir kenara bırakalım, yaşama hakları dahi yok sayılmaktadır.

Modern Dehakların en öndeki savunucusu ve uygulayıcılarından biri de kuruluşundan bugüne faşist Türk devletidir. Faşist Türk devleti tekçilik paradigması çerçevesinde ve sömürgeci, işgalci politikalarıyla Türkiye-Kuzey Kürdistan’ ı Kürt ulusu başta olmak üzere işçi sınıfı ve emekçilere, kadınlara ve ezilen cinsel kimliklere, farklı inançlara mensup topluluklara mezar etmeye devam etmektedir. İşgal, sömürgecilik, egemenlik uğruna kan, kıyım, katliam faşist AKP-MHP iktidarı şahsında Türk devletinin tarihten bugüne stratejik siyasetidir.

Öyle ki, bugün Kürdistan coğrafyasının her bir parçasına baktığımızda eli kanlı faşist iktidarın topyekün saldırılarıyla karşılaşmaktayız. Sokaklarında çocukların katledildiği, dilini, kültürünü, inancını yaşamak isteyenlerin her türlü baskıya ve işkenceye maruz bırakıldığı, zindanların tıka basa doldurulduğu, kentlerinin ve köylerinin adeta kalekol sarmalına çevrildiği, halkın iradesini yok hükmünde sayarak kentlerine kayyumlar atadığı bir Kuzey Kürdistan gerçekliği alenen ortadadır. Tüm bu baskı, sindirme, kıyım, katliam saldırıları Rojava ve Güney Kürdistan içinde geçerli olmakla birlikte buralar yeni işgal saldırılarıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Her iki parçada da faşist Türk devleti, kentlerden köylere sivil yaşam alanları ve üretim merkezlerini günaşırı bombalamakta, kimyasal silahlar kullanmakta, en ağır savaş suçlarını işlemektedir. Köyleri boşaltma, insansızlaştırma politikaları fiilen uygulanmakta, başta Kürt halkı olmak üzere diğer halklar zorla göçe maruz bırakılmaktadır. Faşist Erdoğan 30-40 km derinliğinde ‘’Güvenli bölge’’ oluşturma söylemleriyle, emperyalist güçlerin desteğini de arkasına alarak kısa süre içerisinde işgal saldırılarını arttıracağını ilan etmiştir. Zalim Dehaklar iş başındadır!

Faşist Türk devletinin yeni işgal saldırılarını engellemek, Rojava devrimini ve Güney Kürdistan’ daki devrimci mevzileri savunmak hayati önemdedir. Bulunduğumuz tüm alanlarda etkili mücadele yöntemlerini devreye koyarak faşist Türk devletinin yeni saldırı planlarını boşa düşürmek devrimci görevdir. Bunun için 2024 Newroz’ unu daha güçlü karşılamalı, Kawa’ nın isyan ateşini daha büyük harmanlamalıyız. Zaman çağın Dehaklarına karşı çağın Kawalarını göreve çağırmaktadır. Türkiye- Kuzey Kürdistan işçi sınıfı ve emekçi halkları Rojava ve Güney Kürdistan’ a yönelik işgal saldırılarına karşı biran önce harekete geçmeli, faşist Türk devletine karşı isyan bayrağı yükseltilmelidir.
Faşist iktidarın, emekçi ve ezilen halklarımızı mahkum ettiği açlık, yoksulluk, sömürü ve baskı cenderesine, tüm toplumsal dinamikleri hedef alarak yürüttüğü savaş politikalarına Newroz’ un mücadele ruhunu kuşanarak cevap olalım.

Dirilişin, direnişin, zaferin simgesi olan Newroz’ da işgale, baskıya, sömürüye ve yoksulluğa karşı alanları kuşatalım, zulme karşı birleşik devrimci savaşımı büyütelim.

Newroz Piroz Be!

Biji Newroz!

Faşizmi Yıkacağız, Özgürlüğümüzü Kazanacağız!

HBDH Yürütme Komitesi