Çeşitli Milliyetlerden Emekçi Halkımıza;
Partimiz MKP’nin şehir askeri örgütlenmesi olan Partizan Halk Güçlerince halk düşmanı bir kontrgerilla şefi olan Fehmi Altınbilek cezalandırılmıştır. Söz konusu unsur uzun yıllardır partimizin hedefleri arasındaydı. Türk devleti katillerini korumakta itinalıdır. Varlığının devamını eli kanlı bu katillere borçludur çünkü. Fakat biz devrimcilerin hesap sorma bilinci onların bu hesaplarını her seferinde bozdu/bozacaktır. Bu katil sürüsünün korku delhizlerinde saklanarak nasıl rezil bir hayat sürdüklerini çok iyi biliyoruz. 2 yıla yakın bir süredir alt birimlerimize ilgili unsura ilişkin yanıltıcı istihbari bilgi gelmekteydi. “x semtinde Rizeli biri ile müdürü, x semtinde bir temizlik firmasının sahibi” vb. vb. bir anda çeşitli kanallardan gelişen bu veri akışını düşmanın muhtemel bir yem atma hamlesi olarak gören örgütümüz konu üzerinde ciddiyetle durmuş birimlerimize ulaşma peşinde olan istihbarat elemanı unsurlardan biri olan S.D. gözaltına alınmıştır. Yapılan sorgulamada ilgili unsur MİT personeli olmadığı sadece istihbari çalışmalarda kullanıldığı ve bunun karşılığında da para aldığı bilgisini vermiş kendisine zarar vermememiz karşılığında Altınbilek’in tüm bilgilerini bize getireceği pazarlığına girişmiştir. Hayatını kurtarmak için yalan söyleme olasılığına karşın gerekli önlemler alındıktan sonra bu unsura 2 gün süre verilerek denetimli bir şekilde serbest bırakılmıştır. Bu süre sonunda kontra şefinin yeni kimlik bilgileri, Bursa, Erzincan ve Çanakkale’deki akrabalarının adresleri, Ortaköy’deki otel, Caddebostan ve Ataşehir’deki gayrimenkul detayları, oğlunun restoranının adresi, gelinin çalıştığı plaza, torununun gittiği okul, ABD’de ki kızı vb vb pek çok bilgi dosya halinde sunuldu. Yapılan sağlamada bilgilerin doğru olduğu görüldü ve bir harekat planı çıkarıldı.
Fehmi Altınbilek derin devlet diye tabir edilen kontrgerilla örgütlenmesinin en tepesinde ki şeflerdendir. Kara Harp okulunu bitirdikten sonra Özel Harp Dairesinde faaliyete başlamış. ABD’de CİA tarafından kontrgerilla eğitimi almıştır. ABD yoğun geçiş gidişleri göz önüne alındığında muhtemelen CİA ile ilişkileri hali hazırda da devam etmekteydi. Yetmişli yıllarda yükselen halk muhalefetinin öncü gücü THKP-C, THKO, ve partimiz MKP önceli TKP (ML)’nin önder kadro ve savaşçılarının imha edilmesini örgütlemiş ve fiilen görev almıştır. Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Ali Haydar Yıldız başta olmak üzere pek çok devrimcinin katilidir. 90’lı yıllarda Veli Küçük ve Cem Ersever ile birlikte JİTEM’i kurmuş, binlerce devrimci ve yurtseverinin katledilmesini örgütlemiştir. Bu halk düşmanı katilin suçlarını yazmaya sayfalar yetmez. Bizim faşist devlet güçlerine bu eylem özgülünde ki mesajımız sadece şudur; AVA GİDEN AVLANIR.
PHG faşizme bedel ödetme iradesidir
PHG, Türkiye- Kuzey Kürdistan devrimci hareketine musallat olan Menşevik tarzın yadsınması üzerinden kendini inşa etmiştir. Örgütlü ve profesyonel devrimcilikten ısrarla kaçınan halkın haklı mücadelesini kendi düzen içi yaşamının hobi alanına çeviren kişiliğin eleştirisi PHG militanlığını yaratmıştır. Devrimle ilişkilenmesi salt “eleştirme” bağlamında olan beğenmezci “noterlerin” düşmanın usta ve herşeyi bilen, devrimcileri “çoluk çocuk” gören tasfiyeci yaklaşımın yadsınması ve mahkum edilmesi pratiğidir PHG. Kazanma ve iktidarlaşma iddiası olan her sınıfın kendi siyasi-askeri temsilcilerini yaratması bir zorunluluktur. Gezi gibi tarihsel önemde bir halk ayaklanmasında dahi yan yana gelip kolektif devrimci bir kurmay oluşturmayı başaramayan devrimci hareketin şapkasını önüne koyma zamanı çoktan gelmiştir. Yükselen devrimci durum TOMA’ların, gaz bombalarının, copun, panzerin zoru ile bastırılırken faşizmle mücadelenin yükü küçük generallerimizin Berkinlerin, Medenilerin omuzlarına yıkılamaz. Bedel ödeyenler bedel ödetme cüretini kuşanmadıkça her kavgada paylarına düşen sadece ölmek olur. PHG faşizme bedel ödetme iradesidir. Maoist “kendi gücünü koru, düşmanın gücünü imha et” ilkesinin pratiğidir. Bizler 3. Kongremizle ülkemiz ve dünya komünist hareketinin karşısına kapitalist ülkelerde Maoist Devrim kuramını ete kemiğe büründürme iddiası ile çıktık. Tarihsel kökleri derinlerde olan hareketimizin bu iddiası Kaypakkayacı direnme ve kazanma ruhundan ideolojik gıdasını almaktadır. Kazanır ya da kaybederiz bunu zaman gösterecektir. Fakat biliyoruz ki tarih ve halklarımız bu cüretimizi unutmayacaktır. Ve bu onlara bir nebze bile olsa faşizme karşı savaşma gücü verecekse bizler kendimizi kazanmış sayarız. Önder yoldaşımız Kaypakkaya yaşadığı dönemin en büyük put yıkıcısıydı. Kemalizm, Kürt ulusunun devlet kurma hakkı, işçi sınıfının siyasal temsilcisi bir Komünist Partisi yaratılması zorunluluğu vb pek çok konuda tabuları yıktı. Arkasında bıraktığı teorik miras devrimin anahtarıydı. Bizler böylesi bir mirasın sorumluluğunu gereğince taşıyamadık. Türkiye – Kuzey Kürdistanlı Maoistler olarak kaygılarımızı aşıp kendi içimizde dahi birlik olmayı başaramadık. Uzatılan birlik eli hep havada kaldı, zayıflığa yoruldu. Türkiye- Kuzey Kürdistan Devrimci hareketinin biricik komünisti İbo’yu putlaştırmayı, dogmalaştırmayı onu en çok savunmak sanan çizgilere mahkum kılındık. Devrim için bizler öldük, bizler savaştık. Yıllarca bir şey yapmadan devrimci geçinen ve bir akbaba gibi kenarda bekleyip sadece cenazelerimizi taşıyanlar ölülerimizi zırh edinip bize saldırdılar. Bir fikre en çok zarar verenler ona cepheden karşı çıkanlar değil, aksine içinde yer alıp onu yanlış uygulayanlardır.
Bizler diyalektik materyalizmi hayatı yorumlama ve değiştirmede yöntem edinmiş komünistleriz. Diyalektik bize ‘HERŞEY DEĞİŞİR’ der. Bu geçmişin inkarı değil onun üzerinde, ondan güç alarak daha yukarı sıçrama pratiğidir. Bu iddia bizi eskiye, çürüyene alternatif kılar. Kendi içinde demokrasiyi inşa edemeyenlerin, farklı fikirleri tartışma zeminini yaratamayanların demokratik bir devrim yapma iddiası hayaldir. Kongre, konferans, demokratik merkeziyetçilik, demokratik danışma mekanizmalarını rafa kaldırmış bir solun kendini yeniden üretmesi, hatalarından ders çıkarması mümkün değildir. Biz Maoistler her zeminde ısrarla “Yüz Çiçek Açsın, Yüz Fikir Karşılaşsın” diyeceğiz. Sistemi sistemin araçları ile değiştiremeyeceğimizi bilecek kadar uzun süredir siyaset sahnesindeyiz. Egemenler cephesinde ki yönetememe krizini derinleştirme noktasında parlamento da dahil tüm araçları kullanmada ilkesel bir aykırılık görmüyoruz. Bizler hiçbir mücadele aracını tümden ve kesinkes reddetmeyiz. Bu yelpaze intihar saldırılarından parlamento seçimlerine kadar uzanır. Kaypakkaya yoldaş bize “en gerici sendikalarda bile örgütlenmeliyiz” derken bir yönüyle buna dikkat çekiyordu. Burada önemli olan yoldaş Lenin’in de dediği gibi “Dün erkendi, yarın geç, bugün tam zamanı” noktasını yakalayabilmektir. Komünistler reformlar için verilen mücadeleye değil, bunu mücadelenin ana hattı haline getiren reformizme karşıdır. Emekçi sınıfların burjuvaziye attırdığı her geri adım onun soluk borularından birinin tıkanması demektir. Güne dair her meseleyi “devrimle çözeceğiz” yaklaşımı özünde siyasetsizlik ve iktidar perspektifi taşımamaktır. Sözüm ona keskin solcu, ultra ihtilalci bir avuç lafazana diyeceğimiz tek şey laf yaptığınız kadar işte yapın. Elinizi kolunuzu bağlamıyoruz ya?
Doğruyol ve Yayla’nın çağrısına kızıl namlularımızla layık olacağız
Erdoğan diktatörlüğü 12 yıllık iktidarında halkın tüm kesimlerine yaşamı zehir etmiştir. Yanına aldığı bir avuç oligart ile Hitlerin ari ırkını “dindar nesil”e uyarlamıştır. 19 Aralık katliamı öncesi F tiplerinin halkın bütün kesimlerine yönelik stratejik bir saldırı olduğunu esas amacın yaşamın f tipleştirilmesi olduğuna ölüm oruçları ile dikkat çekmeye çalışmıştık. Bugün gelinen aşama da “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” bencilliği artık iflas etmiştir. Çünkü bu yılan halkın tüm kesimlerine, doğaya, ormanlara, akarsulara kadar elini uzatmıştır. İşçiler yüzer yüzer ölürken “bu işin fıtratı bu”, halk açız derken ” size fazla para vermek eziyettir” noktasına gelmiştir. Köylülük emperyalist projelerle üretemez hale getirilmiş, Suriye ve Irak’ta barbar çeteler finanse edilip silahlandırılarak yüz binlerce inanın ölümüne milyonlarcasının mültecileşmesine sebep olunmuştur. Erdoğan diktatörlüğü ve Siyasal İslam çağımızın Nazizmidir. Ve onunla mücadele artık insanlık onurunu korumanın gereği halini almıştır. DHKC’li siper yoldaşlarımız Bahtiyar Doğruyol ve Şafak Yayla’nın adalet için hesap soran eylemini bizler bu perspektifle yapılmış bir mücadele çağrısı olarak gördük. Ve and olsun ki bu çağrıya kızıl namlularımızla layık olmaktan asla geri durmayacağız. Devrimcilerin postunun o kadar ucuz olmadığını faşist diktatörlüğe göstereceğiz.
Neo- Osmanlıcı diktatörlüğün Ortadoğu ve Türkiye – Kuzey Kürdistan’a ilişkin planları Gezi Ayaklanması ile çatırdamaya başlamış, Kobané direnişi ile iflas etmiştir. Önümüzde ki dönem sosyalizm ve devrim arayışına girme dinamiklerini fazlasıyla taşır. Türkiye – Kuzey Kürdistan komünistleri olarak yeni dönemin şartlarına uygun devrimci kişiliği yaratmak zorundayız. Bu kişilik Cafer, Aydın, Cemal, Orhan, Aycan, Ökkeş… ve Arin Mirkanlarda kristalleşmiştir. Yaşamın her alanı iki sınıfın mücadele alanıdır. Hapishanelerde tecrit ve izolasyon işkencesi karşısında sosyalizm ve insanlık bayrağını dimdik taşıyan yoldaşlar bizlerin kutup yıldızıdır. Kırlarda faşizme karşı Sosyalist Halk Savaşını inşa eden HKO gerillaları umut sizlerin kızıl namlularınızdadır. Eril zihniyetin devrimci saflarda bile tutsak alınmaya çalıştığı kadınların sizlerin direngenliği bizim ideolojik pusulamızdır. Az bile olsak kararlı olalım yoldaşlar. Kaypakkayacı hareketin en güçlü damarı budur. Bu damardan beslendiğimiz sürece halka, devrime, partiye layık birer nefer oluruz. Tek başımıza bile olsak bizim olduğumuz her alanla devrim ve sosyalizm iddiası vardır / olmalıdır. Takvimsel etkinliklerle sınırlı, yasal çerçeveler içerisinde hapsolmuş, değiştirmeyen iktidarlaşmayan mesih- kurtarıcı bekleyen anlayışı mahkum edelim. Bizleri kurtaracak olan kendi kollarımızdır.
‘İlhami Yıldırım’a 1 hafta süre’
Şubat ayında örgütlülüğümüzün saldırısından kıl payı kurtulan bürokrat İlhami Yıldırım eylem sonrasında çeşitli kanallardan gönderdiği aracılarla “pişman olduğunu, AKP’li olmadığını, bir anlık heyecanla o tweetleri attığı” ve eylem sonrası polisin soruşturmada ne aşamada olduğuna ilişkin bilgileri tarafımıza iletmiştir. Bu konuda özür dilemesi gereken öncelikle ailelerimizdir. Kendisine halkımıza hakaret ettiği kanaldan (Twitter) özür dilemesi için 1 hafta süre veriyoruz. Gerçekten pişmanlığında samimiyse kendisine verdiğimiz bu şansı kullanır. Aksi durumda hedefimiz olmaktan kurtulamaz. Sevgilisinin ev adresinden gittiği nargile cafeye kadar apaçık ve ortadadır. Unutmasın ki her zaman kendini birinci kat merdivenlerinden aşağı atacak kadar şansı olmayacaktır.
Faşist diktatörlüğün saldırıları kitlelerin gücü ile boşa çıkarılabilir. Dur demek,hayır demekle başlar herşey. İtiraz etme hakkımızı kaybedersek özgürlüğü bırakın hayal gücümüzü bile kaybederiz. Kapitalizmin sarı sendikalarını, taşeronlarla ittifak içinde iş güvencesiz ve sefalet ücreti baronlarını, dayıbaşılarını hedef almamızdan daha doğal ne olabilir ki? Kapitalizm doğal yaşam ortamını yok ettiği canlıların zevk için avlanmasını bile pazarlayacak kadar cinnet hali içindeyken bizlerin buna ortak olan avcı ve acentaları yerle bir etmemizden daha meşru ne olabilir ki? Bilmek zamanı geçmiştir. Gün yeniyi inşa etme eskiyi yıkma günüdür. Adalet, demokrasi, eşitlik ve sosyalizm iddiası olan tüm kesimleri MKP önderliğindeki PHG ve HKO saflarına ve dayanışmaya davet ediyoruz.
Bizde Hesapları Namlular Sorar
Bu çelik Aldığı Suyu Unutmadı
Faşizme Geçit Yok
17’ler Yaşıyor Savaşıyor
Örgütlü Bir Halkı Hiçbir Güç Yenemez Yaşasın MKP-PHG-HKO