Kahrolsun Emperyalist Dünya Sistemi ve Uşakları, Kahrolsun Emperyalizm ve Uşaklarının Sömürü ve Katliam Düzeni, Bütün İşçi ve Emekçiler Birleşelim, Direnelim, Savaşalım ve Kazanalım!

110 Nolu Açıklama

Şubat ayında Balıkesir’ de 13 maden işçisi yaşamını yitirmişti. Ne ki ülkemizin bir çok bölgesinden ölüm haberleri dinmesin, durmasın. Şimdi de 18 Mayıs’ da Zonguldak’ da Karadon maden ocağında 30 maden işçi ve emekçisinden grizu faciası sebebiyle haber alınamıyor. Şu ana kadar 11 işçi yaralanmıştır. Emeklerini ve alınterlerini kara maden ocaklarında emperyalist kapitalist sömürü ve zulüm dünyasının kirli ekonomik politik çıkarlarına kurban eden grizu patlamasıyla göçük altında kalan 30 işçide yaşamını yitirmek üzere. Emperyalist kapitalizmin uluslar arası ekonomik politik özel mülkiyet çıkarları gereği özelleştirme ve taşeron politikalarının kirli yüzleri bu katliamla bir kere daha gün yüzüne çıkmıştır. Dolayısıyla Karadon’ da yaşanan grizu patlaması basit bir kaza değil cinayet ve katliamdır. Feodal faşist Kemalist Türk hakim sınıfları ve klikleri, Türkiye-Kuzey Kürdistan’ daki bütün işçi ve emekçilerin tarihini, emek ve direnişlerle yaratılan değerlerini, alınterlerini ve son tahlilde bir bütün olarak yaşamlarını, emperyalist kapitalizmin sömürü, zulüm ve katliam politikalarına kurban etmeye devam ediyorlar. Uluslar arası emperyalist kapitalizmin tekelci mali kurumları IMF ve Dünya Bankası eliyle, ülkemizdeki bütün halklar, ezilen Kürt ulusu ve azınlık milliyetler ile çeşitli inanç gruplarına yönelik vahşi sömürü ve baskı-kuşatma-örgütsüzleştirme-teslim alma ve katliam politikaları son hızıyla sürmektedir.

Mevcut AKP hükümeti, emperyalistlere uşaklıkta sınır tanımayarak tüm bu yaşanan baskı-sömürü-katliam ve zulümlere karşı bir de mağduriyet siyasetiyle yalan ve demagojilerine yenilerini ekliyor. Yaşanan katliamların sorumlusu uluslar arası tekelci emperyalist devletler ve onların stratejik uşak rejimi feodal faşist Kemalist Türk devleti ve AKP hükümetidir. Halklara ve ezilen uluslara emperyalist sömürü ve zulmün uşak taşeronluğunu yapan Türk devleti ve AKP hükümeti, işçilerin ve emekçilerin birliğini ve dayanışmasını savunamaz ve sağlayamaz.       

Geçmişten bugüne sömürü, zulüm ve katliamlarıyla halklara ve ezilen uluslara, işçi ve emekçilere köleliği yaşatanlar günümüzü ve geleceğimizi belirleyemezler ve kurtaramazlar. Unutulmamalıdır ki Türkiye-Kuzey Kürdistan işçi ve emekçilerinin özgür ve bağımsız bir geleceği, halkların kendi ellerindedir. O halde daha iyi bir yaşam koşulunu ve özgürlüğü kendi ellerimizle yaratmak ve zafere ulaşmak için bütün işçi ve emekçiler daha fazla birlik, dayanışma ve mücadele içerisinde olmalıdır. Tekel işçilerinin uluslar arası emperyalist tekeller ve yerli işbirlikçilerinin 4-C’ sine karşı Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın dört bir yanında Tekel İşçilerinin direngenliğini maden ocaklarına taşıyalım. Emperyalizmin tescilli uşağı faşist Kemalist Türk devleti ve kliklerine ve onların uzlaşmacı reformist tasfiye politikalarına karşı politik iktidar perspektifiyle örgütlenelim ve mücadele edelim. Şimdiki durumda AKP hükümetine ve diğer karşı-devrimci kliklerine karşı, Türkiye-Kuzey Kürdistan halkları, ezilen uluslar ve çeşitli inanç gruplarına mensup tüm ezilen ve sömürülenler olarak maden ocaklarında, fabrikalarda, dağlarda, okullarda, tarlalarda ve mücadelenin diğer alanlarında ortak direnişler örgütleyelim, mücadele edelim, savaşalım ve kazanalım. Mayıs ayının tarihsel ve siyasal direngenliği, mücadelesi ve kazanma azmiyle halklar ve ezilen Kürt ulusu ve çeşitli azınlık milliyetlere mensup tüm yurtsever, devrimci ve komünistler ortak direniş mevzilerinde ve savaş siperlerinde yerlerini almalıdırlar. Bu bilinçle uluslar arası emperyalist kapitalist tekelci devletler ve onların uşak rejimlerine karşı mücadele alanlarında birleşerek günümüzün ve geleceğimizin doğru ve bilimsel önderleri olalım.

Bugün Zonguldak’da, Kuzey Kürdistan’ da, Tekel İşçileri ve daha birçok özgülde yaşananlar yurtsever, devrimci ve komünistlere yönelik önemli ve acil teorik ve pratik görevler yüklemektedir. Daha fazla kendiliğindencilik, örgütsüzlük ve dağınıklık, daha fazla yaşamın çekilmezliği, daha fazla yoksulluk, sömürü ve geleceksizlik demektir. Daha fazla ölüm ve kıyımların yaşanmaması için tarihimiz ve haklılığımızdan aldığımız güçle günümüz gelişmeleri ve geleceğimiz, ilerici, aydın, yurtsever, devrimci ve komünistlere daha fazla sorumluluk ve acil görevler yüklemektedir. Halkların, ezilen Kürt ulusu ve azınlık milliyetlerin ve çeşitli inanç gruplarının gerçek kurtuluşu ve özgürlüğü için emperyalizme ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’da feodal faşist Kemalist Türk devletine karşı politik iktidar perspektifiyle bağımsızlık, demokratik halk cumhuriyeti, sosyalizm ve sınıfsız-sömürüsüz komünizm mücadelesinin engin denizine atılalım. Dünyamızda ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yaşanan somut-nesnel gerçeklikler, ertelenemez teorik pratik görevlerimize sıkı sıkıya sarılmayı zorunlu kılıyor. O halde isteyelim, örgütlenelim, birleşelim, savaşalım ve kazanalım.                            

Kahrolsun Emperyalizm ve Uşağı Feodal- Faşist Kemalist Türk Devleti!

Kahrolsun İşçilerin Katili, Feodal-Faşist Kemalist Patron Ağa Türk Devleti!

Yaşasın İşçi ve Emekçilerin Birlik ve Mücadelesi!

Yaşasın Halkların Kardeşliği!

Yaşasın Halk Savaşı!

                                                              Maoist Komünist Partisi

                                            Merkez Komitesi- Siyasi Bürosu  

                                                                          Mayıs 2010