Uzun süredir yer altı ve yer üstü bu kadar büyük sarsıntılara sahne olmamıştı. İşçiler ve emekçiler yoksulluk ve zulüm felaketiyle birlikte bu kadar sarsıcı doğa felaketi yaşamamışlardı. Halkların yaşam alanlarını enkaza ve yıkıma dönüştüren sadece doğa felaketi olmadı. Doğa felaketinden daha tehlikeli ve yıkıcı olan faşist TC devleti, doğa ve özgürlük düşmanı olduğunu büyük acılar pahasına halka yaşattı. Halkımız, yardımına gelmesini istediği devleti enkaz altında moloz yığını içinde görebildi. Devletin ne kadar vicdansız ve ahlaksız olduğunu gördü.
Peş peşe gelen doğa felaketleri halkların yaşamını fena vurdu. Elinde avucunda ne varsa alıp götürdü. Yoksulluk ve zulüm yetmezmiş gibi doğal felaketleriyle de halkımız terbiye edilmeye çalışıldı. Kötülüklerle sınanmaya çalışılan halkımızın yardımına yine devrimciler, ilericiler vicdan ve onur sahibi insanlar yetişti. Bir kez daha görüldü ve anlaşıldı ki halkın yaralarını Ankara değil halklar sarıyor.
Ne deprem ne sel felaketi AKP-MHP faşist iktidarı kadar halkları büyük bir enkaz altında bırakmadı. Yastığı açlık, yorganı betonu olan onbinlerce insan bilinçli ve planlı bir şekilde katledildi. Yüzbinlerce insan yaralandı. Milyonlarca insan temel yaşam ihtiyaçlarından yoksun bırakıldı.
Kurulduğu günden itibaren sefaleti azaltmak yerine rant ve yağma üzerine kurulu zenginliği artıran faşist devlet ve kurumları bir kez daha kendisine yakışan zulmü yaptı. Yüzbinlerce insanın ölümünün nedeni deprem felaketi değildi. Deprem gerçeğine göre yapılaşmayı gerçekleştirmeyen, halkın barınma ve konut sorununu rant ve yağma düzeni için çözmeye çalışan devletin kendisiydi. Yüzyıllık tarihi sömürü ve zulüm, imha ve inkar pratiği içinde geçen soykırımcı TC devleti, ikinci yüzyılına girerken, asrın katliamını gerçekleştirerek bir kez daha demokrasi ve özgürlük düşmanı yüzünü gösterdi.
Günümüzün zalim Dehak’ı diktatör Erdoğan halklara yıkım ve ölümden başka bir şey sunmamaktadır. Yalanın, talanın, hırsızlığın ve ahlaksızlığın en çirkin örneklerini halkımıza yaşatanlar çoktan halkların hesap sorma defterine yazıldı. Bir yandan doğa felaketiyle diğer yandan sonu gelmez yasaklı silahlarla; kimyasal ve öldürücü gazlarla Kürtleri ve gerillayı yok etmeye çalışan suç ve cinayet örgütü devletin imha ve yok etmenin dışında aklına başka bir çözüm gelmemektedir.
Tarihleri boyunca sayısız katliam fermanlarına maruz bıraktığı Kürtleri işgal ve soykırımla susturmaya, özgürlüklerini yok etmeye çalışmaktadır. Diktatörler özgürlükleri yok ettikleri gibi, önce çocukları öldürürler. Saddam, Halepçe’de elmaya hasret çocukları elma kokusuyla katlederken diktatör Erdoğan, 12 yaşında Kürt çocuklarını 13 kurşunla vurarak nasıl bir zalim olduğunu göstermiştir. Günümüzün zalim Dehak’ı diktatör Erdoğan’ın zulüm saltanatını yıkmak mazlumların özgürlük borcudur. Özgürlük ve kurtuluş arayan halklar birleşip örgütlenirse sarayların, harami saltanatlarının yıkım çanları çalmaya başlar.
Newrozu, birleşmenin örgütlenerek mücadele etmenin gününe çevirelim! Direniş ve isyan ateşiyle ayağa kalkalım! Dehakları alaşağı etmek için birleşip, özgürlüğe yürüyelim!
Newroz direniş ve umuttur. Zindan karanlığını yakma, kölelik zincirlerini parçalama kıvılcımıdır. Newroz “Mazlumlaşma” günüdür. Her Newroz yeni bir direnişin ateşini harlama, özgürlük umudunu büyütme günüdür.
FAŞİZMİ YIKALIM, ÖZGÜRLÜĞÜ KAZANALIM!
İLERİ, DAHA İLERİ!
NEWROZ PÎROZ BE!
BIJİ NEWROZ!
HBDH YK
20 MART 2023