Halk Demokrasisi, Bağımsızlık, Sosyalizm ve Komünizm Bayrağını Daha Yükseklere Çekmek İçin; Emek Seferberliğine Katıl!

İşçiler, Köylüler, Emekçiler;
Bugün de zorlu ve çetin, ama bir o kadar da şanlı olan Halk Savaşını emperyalizm, feodalizm ve
komprador bürokrat burjuvazi diye bilinen halkımızın ve dünya halklarının can düşmanı sınıflar ve kurulu
düzenlerine karşı amansız bir şekilde mücadele yürütüyoruz. ABD başta olmak üzere diğer emperyalist haydutlar
ve uşak gerici-faşist diktatörlüklerin “11 Eylül saldırısı” sonrasında komünist ve devrimci harekete karşı “anti
terör” adı altında başlattığı politik, askeri ve ideolojik, özellikle de ideolojik saldırıların en üst boyutta sürdüğü
tarihi dönemeçte Komünizm mücadelesini daha ileri taşımasını bildik. Bunun en yakın ve canlı ilk atılımını Parti

Kongremizle ortaya koyarken, ikinci olarak ise Kongremizin emrettiği kızıl çizgide politik, örgütsel ve askeri
açıdan daha ileri bir seviyeyi yakalamış olmamızdır.
Özellikle 1990’lı yılların başında modern revizyonizmin yön verdiği “sosyalist” maskeli Rus Sosyal
Emperyalizminin açıktan çökmesiyle birlikte dünya çapında ideolojik-politik nüfuzunu daha da artıran
reformist-tasfiyeci dalganın ve feodal-burjuva ideolojiden gıdasını alan gerici El-Kaide örgütü tarafından
gerçekleştirildiği iddia edilen “11 Eylül” saldırısıyla daha bir ivme kazandığı bu tarihsel-politik süreçte partimiz,
proletaryanın kızıl bayrağını daha yükseklere çekmesini bildi. Hiç kuşkusuz ki reformist-tasfiyeci dalganın ülke
devrimci hareketini kuşatması dün olduğu gibi bugün de geçicidir-geçici olacaktır. 11 Eylül’le birlikte hız
kazanan reformist-tasfiyeci dalga, ABD ve suç ortaklarının Irak’ı işgal politikalarına karşı dünya çapında baş
gösteren anti-işgalci devasa kitlesel hareketler ve Irak Ulusal direnişiyle önemli derecede kırıldı. Ki bu politik
gelişmeler ülkemiz devrimci ve komünist hareketini de olumlu bir şekilde etkiledi.
Bilinmelidir ki komünist ve devrimci hareket kendisini ne denli toparlar ve ileriye doğru sıçrarsa, buna
koşut olarak sadece hakim sınıfların etki alanları değil reformist akımların da politik-ideolojik nüfuz alanları
zayıflar. Bu, aynı zamanda emekçi kitlelerin düzen partileri ve onların yedeğindeki reformist partilerin etkisinden
uzaklaşması demektir. İşte bu devrimci ihtilalci gelişmeler reformist ideolojik hatta sahip orta ve küçük burjuva
partileri komünist ve devrimci harekete karşı daha bir saldırgan hale getirir. DEHAP’ından EMEP’ine oradan da
ÖDP’sine kadar bilumum ulusal ve küçük burjuva partilerin gerici terör eylemlerini kınamak adı altında
“şiddetin her türüne karşıyız” yönlü kitlesel gösterilerde bulunmaları, bunun en somut ve canlı örneğini
oluşturmaktadır.
Aynı akımların Nepal Komünist Partisi (Maoist) önderliğinde yürütülen devrimin eşiğindeki Halk
Savaşını Nepal revizyonist ve reformistlerinin ağzıyla “terör” olarak değerlendirmeleri,
Yine geçtiğimiz iki ay içerisinde Partimizin Dersim gerilla bölgesinde düşmanın ajan-işbirlikçi ağına
yönelik başlattığı askeri saldırı harekatına karşı “ajan ve işbirlikçileri” sahiplenmeleri, bu akımların ihtilalci
gelişmelerden ne denli rahatsız olduklarını göstermektedir.
Sınıf düşmanlarımız ihtilalci gelişmelerden rahatsız, reformist-tasfiyeci akımlar rahatsız. Ve bu
devrimci-dinamik gelişmelerden korkuyorlar. Çünkü onların uzlaşmacı çizgileri daha net ve açık bir şekilde
ortaya çıkıyor, politik etki alanları zayıflıyor. Ki savaş boyutlandıkça ideolojik-politik alanları daha bir
daralacak. Onlar kendi uzlaşmacı statükolarının bozulmasından korkuyor. Devrimci şiddet karşısında olmalarının
asıl politik nedeni de bu uzlaşmacı çizgileridir.
Biz Maoist Komünistler, ihtilalci çizginin ülkemiz topraklarındaki baş kuramcısı, parti inşacısı İbrahim
Kaypakkaya’nın öğrencileriyiz. O nedenle dünden bu güne taşıdığımız bu şanlı ihtilalci kızıl çizgiyi daha da
göndere çekeceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Aksi anlayış ve politik duruşlar halkımızın
örgütsüzlüğünü savunmak ve emek kahramanlarının kölece yaşamalarına suç ortaklığı etmektir.
Emperyalizm, feodalizm ve komprador bürokrat burjuvaziden oluşan bu gerici-faşist sistemi siz emek
kahramanlarıyla birlikte yıkıp onun yerine çeşitli millet ve milliyetlerden halkımızın Yeni Demokratik
Cumhuriyetini kurmak asgari hedefimizdir.
Ancak bu iktidarı bir Parti tek başına kuramaz. Dahası siz emekçi sınıflar olmadan hiçbir parti devrim
gerçekleştiremez. Partimiz emekçi sınıfları iktidara ve oradan da nihai hedefimiz olan komünizme taşımak için
sadece bir öncüdür, araçtır. Amaç halk kitlelerinin sömürü ve zulüm dünyasından kurtulmasıdır. Devrimin motor
gücü kitlelerdir. Bunun için, yani bu şanlı savaşı daha büyütmek ve zaferi çabuklaştırmak için başlattığımız emek
seferberliği kampanyasına siz emek kahramanı halkımızın katılması çok büyük önem taşımaktadır.

Yakınmalarla ve kendiliğinden barışçıl yöntemlerle mevcut gerici sistemlerin yıkılmayacağına binlerce
yıllık sınıf mücadelesi ve yüz elli yıllık komünist partileri tarihi tanıktır. Zoru ancak zorla yıkabiliriz. Bu Zor
yöntemi bizim ki gibi faşist diktatörlüklerin hüküm sürdüğü ülkelerde daha bir önem taşımaktadır. Genel olarak
dünyada özel olarak ise ülkemizde hüküm süren iktidarlar ancak namluyla değiştirilebilinir. Ülkemizdeki gerici
sistemi ise ancak Çin’den Peru ve Nepal’a kadar uzanan Halk Savaşı çizgisiyle yıkabiliriz. Bunun için de Parti
önderliğinde daha güçlü ve büyük bir kızıl orduyu örgütlemek şarttır. Evet bugün çekirdek düzeyde de olsa Halk
Kurtuluş Ordusu şekillenmiştir. Bu ordu daha da büyüyüp güçlenecektir. Hem de basitten karmaşığa doğru
büyüyüp-merkezileşecek ve ordulaşacağız. Bunun için yapmamız gereken de yürütülmekte olan Halk Savaşını
her yönüyle desteklemek olacaktır. Bu, bir tarihi görevdir. Dolayısıyla emek kahramanı her insan bu tarihi
sorumluluktan kaçamaz. Onun görevi kendi insanal yaşamına yabancı olan her şeye karşı mücadele yürütmektir.
Bunun da ilk ve büyük ayağını Partimiz önderliğinde Halk Demokrasisi, Bağımsızlık, Sosyalizm ve Komünizm
yolunda her türden gericiliğe karşı yürütülen Halk Savaşını her zamankinden daha büyük emek katkılarıyla
desteklemek olacaktır.
Ya sömürü ve zulüm çarkları arasında sürünerek öleceğiz, ya da onlara karşı mücadele yürüterek ayakta
onurlu bir şekilde öleceğiz. Bilinçli insan devrimci politik insandır. Politik devrimci insan sınırsız özgürlük
savaşçısıdır. Çünkü insanın öz doğasında kölelik ve zulüm yoktur. Onun öz doğası sömürüsüz, zulümsüz, sınıfsız
ve sınırsız bir dünyadır. Bu dünya bizim! Bu dünya, onu üreten-yaratan gerçek insanların dünyası. O halde her
bir emek kahramanı gerçek yaratıcısı olduğu bu dünyayı, emperyalizm ve onun ülkemizdeki temsilcilerine dar
etmek için Partimiz Maoist Komünist Partisi etrafında saflarını sıklaştırmalı, Halk Kurtuluş Ordusu saflarında
silah kuşanmalıdır.
Her bir emek kahramanının bu dünyayı değiştirmek için yapacağı çok şey vardır. Birisi silah
kuşanırken, diğeri kalem, bir diğeri ise mali ve maddi katkılarda bulunarak devrimi büyütür. Ama bu katkılardan
uzak durmak, dahası bu devrim tarihini yaratmak için çaba sarfetmemek ve fedakarlıkta bulunmamak, kendi
ayaklarındaki sömürü ve zulüm prangalarını kabullenmek demektir. Bu prangaları vuranlara suç ortaklığı
yapmaktır.
Emek kahramanı tüm emekçiler,
Halk Savaşının dışarıdan bir destekçisi değil, onun içinde yer al, ileri atıl!

Çünkü bu savaş senin. Ona vereceğin bir lira destek, onun içinde ileriye atacağın her bir adım ve
yaratacağın değer senin ve kardeşin olan dünya halklarının kurtuluşunu yakınlaştırırken, tüm gerici sistemlerin
ömrünü kısaltacaktır. Tersi tutumla, hiçbir sömürü ve baskı sistemi kendiliğinden yıkılmaz. Bu yaşamı kökten
değiştirmek tamamıyla halkın elindedir. Bunun için de bütün benliğinle Halk Savaşının engin denizine
atılmalısın…


Yoldaşlar,
Partimizin, dünyanın en zorlu ve uzun savaşlarından Halk Savaşını yürüttüğünü hep birlikte yaşıyoruz.
İdeolojimiz ve halktan aldığımız güçle ayakta duruyor ve her geçen gün daha ileriye doğru yol alıyoruz. Adeta
bir ateş çemberi içerisinde savaş yürütüyoruz. Yüzlerce şehit verdik, birkaç kez yenilgi aldık, ama hiçbir zaman
genel siyasi çizgimizden sapmadan daha ileri doğru adımlar attık. Bu savaşta başta şehitlerimiz olmak üzere tüm
faaliyetçilerimiz ve halkımızın büyük katkısı vardır. Ta ki zafer kazanıncaya kadar da bu yasa böyle devam
edecektir. Ama şu da bilinmelidir ki bir devrimin gerçek gücü esas olarak desteklenme ile değil bilfiil içinde yer
almakla doğru orantılıdır. Bundan dolayı Partinin sorunlarını kendi sorunları olarak kavrayan her örgütlü veya
örgütsüz sempatizanımız, taraftarımız bir aylık maaşını bağış olarak partiye vermelidir. İçinde bulunduğumuz
tarihsel süreç bunun emretmektedir. Zor koşullarda yaşadığınızı biliyoruz. Ama bir aylık emeğimizi Partiye
.katmakla sosyal yaşamınız çok fazla kötüleşmeyecek. Bir günlük sigara paranız kadar parayı her gün biriktirip
yıllık bağışınız haline getirip verebilirisiniz. Bu, milyarlarca tutar eder. Dolayısıyla sunacağınız bu milyarlarca
katkıyla Halk Savaşına daha büyük bir katkı sunmuş olursunuz. Bu, aynı zamanda emeğinizin doğru temelde
değerlendirilmesi ve maddi güç haline gelmesi demektir. Hiç kuşku yok ki emeğin yaratıcısı bir insan için en
büyük erdemlilik, devrime sunacağı katkıyla orantılıdır. Çünkü devrim mücadelesine sunacağı her bir katkı aynı
zamanda onun kendi emeğine yabancılaşmasına vurulmuş kocaman bir darbe olacaktır. Emeğin politik değeri
ancak böyle ölçülür. Aksi halde emeğin politik değeri yoktur.
İçinden geçtiğimiz tarihi dönemeç Halk Savaşında daha fazla ısrar ve kararlılık ve bunun için
daha fazla fedakarlık yapmayı, daha fazla ileri atılmayı emrediyor!
Gün; Komünistliğin, devrimciliğin daha fazla sınandığı gündür!
Gün; Halk Savaşıyla kuşanmanın günüdür!
Gün; Bütün Benliğimizle Halk Savaşının Engin Denizine Atılmanın günüdür!

Ekim 2004
Maoist Komünist Partisi
Merkez Komitesi Siyasi Bürosu