Ezilen, sömürülen, işgal edilen, katliamlardan geçirilen, yok sayılan halkların ve ulusların baskı ve sömürüye, işgal ve ilhaka, katliama ve yok sayılmaya karşı yürüttükleri haklı ve meşru isyanları dün olduğu gibi bugün de direnişleri ve kahramanlıklarıyla ezilen halklara ve uluslara ilham olmaya, moral vermeye, güç katmaya devam ediyor. Direniş ve isyanlarıyla tarihe not düşen ve gelecek kuşaklara ilham olan ilerici-devrimci-sosyalist nitelikli bu mücadeleler, tüm dünya ezilen halklarının ve ezilen uluslarının emperyalizme, faşizme ve her türden gericiliğe karşı ilerici mücadelesinin bir parçası, biriken ortak hafızasıdır. Bu mücadeleleri selamlıyor, sosyalizm mücadelemizde sahipleniyoruz.
Bir tarafta Kürdistan’ın dört parçasında başta faşist “TC” devleti olmak üzere bölge gerici egemen devletlerinin ve işbirlikçi güçlerinin işgal-ilhak ve katliam saldırılarına karşı kesintisizce direnen Kürt ulusu, diğer tarafta İsrail siyonizminin işgal ve katliamlarına karşı direnen Filistin ulusu. Bu mücadeleler haklı, meşru ve içerikleriyle de devrimci-demokratiktir. Sahipleniyor ve selamlıyoruz.
Rojava Halklarının Direnişine ve Demokratik Kazanımlarına Sahip Çıkalım!
Kürt ulusunun en küçük demokratik kazanımına dahi tahammül edemeyen faşist “TC” devletinin, Uluslar arası kamuoyuna mal olmuş Kürt ulusunun Kuzey Suriye’deki demokratik kazanımına/Rojava’ya duyduğu kin ve nefretin ne sınırı vardır ne de ahlakı vardır. Toplum üzerinde psikolojik bir baskı oluşturan ve halkları sindirmeyi hedefleyen yerel gerici/sivil faşist örgütlenmelere, işbirlikçi-ajan ağlarına, aralıksız sürdürülen polis vs denetimlerine, askeri operasyonlara, İHA/SİHA ve Dronelerin göz açtırmayan “üstün kabiliyetine” rağmen faşist devletin militarist gerici kurum ve yapılanmalarına, ekonomik dayanaklarına, işbirlikçi ağlarına yönelik gerçekleşen her bir eylemin, toplumu kıpırdayamaz- itiraz edemez hale getiren baskı ve şiddetle örülen “güçlü devlet” imajına tokat gibi vurulan her bir darbenin-askeri eylemin Türkiye-Kuzey Kürdistan haklarına, başta da Kürt ulusunun kazanımlarına yönelik saldırıların gerekçeleri haline getirilmesi, somutta da Rojava’ya fatura ediliyor olmasının bir nedeni de budur. Kürt ulusal kimliğine ve Kürt ulusal demokratik kazanımlarına düşmanlık ve inkar.
Genel Kurmay, Savunma, İçişleri/Dış İşleri gibi faşist devlet kurumlarının psikolojik savaş enstrümanı olarak halkların haklı mücadelelerini demoralize etmeyi, dirençlerini kırmayı hedefleyen abartılı-yalan açıklamaları, Tv ekranlarının istisnasız her gün akşam kuşağının Beştepe onaylı “akademisyen”lerinin, savaş artığı “uzman”larının sürekli olarak devrime, devrimci mücadeleye saldırıları, koca koca haritalar önünde “bittiler”, “kıpırdayamazlar” propagandaları eşliğinde halklarda oluşturmak istedikleri “yenilgi” algısı, 1 Ekim tarihinde güvenliğin üst seviyede tutulduğu Ankara’nın göbeğinde İşçileri Bakanlığı-Emniyet Genel Müdürlüğü girişinde gerçekleşen gerilla eylemiyle yerle bir oldu. Dahası, ayakkabı numaralarını tespit etmekle ünlü istihbarat örgütlerine, öve öve bitiremedikleri ve psikolojik savaşın asli bir argümanı haline gelen teknolojik olanaklarına rağmen tüm güvenlik engellerini aşarak kendilerini en güvende hissettikleri kalelerinde, burunlarının dibinde, PKK/HPG gerillalarının böyle bir eylemi gerçekleştiriyor olması faşist egemen sınıflarda şok yaratmış, travmaya neden olmuştur. Ezilen halklarda oluşturmak istedikleri algıya bu eylemle vurulan darbeyi, açılan gediği hazmedemeyen faşist devlet, Kürt ulusunun kazanımlarına yönelik gözü dönmüşçesine-alçakça saldırılarına hız verdi.
Faşist “TC” devleti Ankara’nın göbeğinde gerçekleşen saldırıyı gerekçe yaparak 5 Ekim tarihinde Rojava’ya insanlık dışı kapsamlı bir saldırı başlattı. Ankara eyleminin sersemleştirdiği faşist iktidarın yetkilileri, Rojava’ya dönük saldırıların sınır tanımayacağı, “siviller de olsa” gereğinin yapılacağı yönündeki açıklamaları, saldırıların insanlık dışı, alçakça yürütüleceğine, kural ve sınır tanımayacak niteliğine de işaretti.
İlan edildiği günden itibaren Rojava’ya, Kürt ulusunun kazanımlarına düşmanlığını gizlemeyen faşist “TC” devleti, gerçekleştirdiği işgal ve imha saldırılarıyla bunu defalarca göstermiş olmasına rağmen, kürt ulusunun tüm kazanımlarını, Rojava’yı ve oluşan statüsünü tümden ortadan kaldırmak için işgal ettiği alanları genişletmeyi hedef edinmiştir. Bunun için sürekli provakasyonlara başvurmakta, Rojava’nın iç işlerine müdahale etmekte, ajan ve işbirlikçileri vasıtasıyla içte karışıklık çıkartmaya, halkı Özerk yönetime karşı kışkırtmaya çalışmaktadır. Aynı zamanda SİHA ve dronlar eşliğinde askeri noktalar-sivil kurumlar bombalanmakta, yerel işbirlikçi örgütlenmeleri aracılığıyla kadrolara-yöneticilere suikastler düzenlemekte, Rojava’daki demokratik kazanımlara darbeler vurmaya ve kazanılan statüyü zayıflatmayı hedeflemektedir.
5 Ekim tarihi itibariyle ise bugüne kadar aralıksız sürdürdüğü saldırıları, sivil yerleşim alanları/sivil alt yapılar da hedeflenerek topyekün bir yıkım saldırısına dönüştürmüş durumdadır. Sivil halk/askeri güç ayırımı yapılmaksızın ve Rojava’nın tüm yerleşim yerleri hedeflenerek yürütülen bu saldırılar sonucu şimdiye kadar onlarca sivil, asayiş gücü katledildi, hastaneler, okullar, petrol istasyonları, elektrik üretim tesisleri, temel gıda depoları-silolar, bir çok kollektif üretim alanı savaş uçaklarıyla, SİHA’larla, toplarla ve ağır silahlarla vuruldu.
Rojava’nın insansızlaştırılması için tüm sivil alt yapının hedeflendiği, sivil yerleşim yerlerine, üretim alanlarına saldırılarak halkta korku ve panik oluşturup göçe zorlanmak istendiği, değilse bile Özerk yönetimi halka hizmet götürmede zora sokup halkı Özerk yönetime karşı ayaklandırmayı hedefledikleri açıktır. Daha önce de farklı biçimlerde ve boyutlarda defalarca kez denenen bu karşı devrimci yöntem ve saldırılar boşa çıkarıldı. 5 Ekim’de başlayan bu saldırılarında diğer gerici saldırılar gibi Kürt ulusunun, Rojava halklarının, bölge halklarının birlikte mücadelesi ve direnişiyle boşa çıkarılacağı muhakkaktır. Yenilen faşizm ve gericilik olacaktır.
Filistin Ulusunun Siyonist İsrail Devletine Karşı Mücadelesi Haklıdır, Meşrudur, Mücadelesi Engellenemez!
“TC” devletinin yaşadığı şoku ve travmayı bölge halklarının başına bela olmuş, emperyalizmin bölgedeki bir diğer ileri karakolu olan siyonist İsrail devleti de yaşamaktadır. Emperyalizmin tam desteğini arkasına alarak bölgede terör estiren, emperyalistlerin modern silahlarla-yüksek askeri teknolojiyle donattığı ve savaş makinesine dönüştürdüğü, dokunulmaz ve yenilmez sanılan, kurduğu hava savunma sistemi “demir kubbe”siyle övünen Siyonist İsrail devleti, 7 Ekim sabahı Filistinli direnişçilerin fırlattığı beşbinin üzerinde füze ve roketlerle uyandı. Havadan-karadan saldırıya geçen Filistinli direnişçilerle ilk kez işgal ettiği “kendi” topraklarında/içeride savaşır duruma geldi. “Demir kubbe” işe yaramadı, sınırlara dikilen beton bloklar, demir parmaklıklar Filistinli direnişçileri durduramadı. Siyonist İsrail devleti Hamas önderliğinde bir araya gelen Filistinli direnişçilerin Gazze’den işgal edilmiş topraklara doğru geliştirdiği eylemler karşısında “TC” devletinin HPG’nin Ankara saldırısında yaşadığı gibi büyük bir şok yaşadı. İşgalci, katliamcı siyonist İsrail devletine karşı Filistin direniş örgütlerinin 7 Ekim tarihinde gerçekleştirdikleri “Aksa Tufanı” eylemi haklı ve meşrudur. Bu eylem, Filistini parçalara ayırarak ve her bir parçayı tellerle ve duvarlarla çevirerek koca bir mülteci kampına çeviren siyonist İsrail devletinin on yıllardır süren zulmüne isyandır, katliamlarına verilen bir cevaptır.
Ve hemen ardından siyonist İsrail devleti yetkili ağızlardan kuralsız ve sınırsız bir savaş yürüteceğini ilan etti, Gazze’ye siviller, sivil yerleşim yerleri ve sivil alt yapılar da dahil topyekün saldırı başlattı. İnsanlık dışı bu saldırıların “TC” devletinin Rojava’ya başlattığı saldırıdan farkı yoktur, benzeridir. Bu karşı devrimci saldırılarda sınır, kural ve ahlak yoktur. Daha şimdiden Siyonist İsrail devletinin saldırıları sonucu 1000’e yakın sivil insan katledilmiş, onlarca yerleşim yeri bombalanarak yerle bir edilmiş, sivil alt yapılar bilinçli olarak hedef alınmıştır. Ve bu saldırılar devam etmektedir.
İşgal edilen Filistin topraklarını geri almak için direnen, mücadele eden Filistinliler, bölge ve dünya halklarının desteğini alarak siyonist İsrail devletinin saldırılarına, emperyalist oyunlara ve “timsah gözyaşı” döken bölge gerici arap devletlerine rağmen yine kararlıca direnecek ve kazanacaklardır. Bölge ve dünya ezilen halkları Filistin ulusunun mücadelesinin yanındadır, onu sahiplenmekte ve selamlamaktadır. Önderliğinin sınıf niteliğine ve ideolojik kimliğine rağmen bu mücadele haklıdır ve meşrudur, demokratik içeriğiyle de sahiplenmeyi hak etmektedir.
Emperyalizm ve Gericilik Kağıttan Kaplandırlar!
Ankara’da, Gazze’de, İsrail’de yıkılmaz denen kaleler yıkılmış, aşılamaz denilen beton duvarlar, tel örgüler, elektronik kuşatma (ve demir kubbe) ve güvenlik önlemleri aşılmış, istihbarat örgütleri, ajan ve işbirlikçi ağlar, öve öve bitirilemeyen kara-hava teknolojisi boşa çıkarılmıştır. Haklı ve meşru mücadelenin aşamayacağı engel, yıkamayacağı duvar, bilinç-cesaret-feda ruhuyla kazanamayacağı savaş yoktur. Faşist “TC” devleti ve siyonist İsrail devleti dahil tüm gericiler ve emperyalizm kağıttan kaplandırlar.
Devrimci Görevlere Sahip Çıkalım!
Aynı ideolojiden beslenen, aynı sınıf karakterlerine uygun konumlanan faşist “TC” devleti ile siyonist İsrail devleti bölge halklarının düşmanıdırlar, işgalcidirler, sömürücüdürler. Siyonist İsrail devleti, Filistin topraklarını işgal etmekte ve Filistin ulusuna baskı ve zulüm uygulamaktadır. Faşist “TC” devleti de Kürdistan topraklarını Kuzey’de, Güney’de, Batı’da ilhak ve işgal etmekte, Kürt ulusuna milli baskı ve zulüm uygulamaktadır. İsrail Filistin ulusal kurtuluş mücadelesini kanla ve zorla bastırmakta, katliama varan saldırılar düzenlemekte ve Filistin ulusuna kölelik dayatmaktadır. “TC” devleti de Kürt ulusal mücadelesini kanla ve zorla bastırmakta, katliama varan saldırılar düzenlemekte ve Kürt ulusuna kölelik dayatmaktadır.
Nitelikleri aynı olan faşist “TC” devleti ve siyonist İsrail devletine karşı ezilen halkların ve ulusların, somutta ise Kürt ulusunun “TC” devletinin işgal ve ilhakına karşı, Filistin ulusunun siyonist İsrail devletinin işgal ve ilhakına karşı mücadelesi ulusal bağımsızlık ve ulusal özgürlük temeline yaslanır ve ulusal demokratik hakları içerir. Bu anlamıyla bu ulusal kurtuluş mücadeleleri haklıdır, meşrudur, desteklenmelidir.
Faşist “TC” devleti ve siyonist İsrail devleti ise ezilen halkların düşmanı nitelikleriyle her alanda mücadele edilmesi, savaşılması ve yıkılması gereken gerici devletlerdir. Bu devletler ve diğer gerici devletler yıkılmadıkça, emperyalizm sistemiyle birlikte tarihin çöplüğüne gönderilmedikçe halklar rahat yüzü görmeyeceklerdir.
Emperyalistlerin ve bölge gerici devletlerinin hep birlikte “terör” diyerek el ele vererek, peşi sıra her türden destek açıklamalar yaparak gözden düşürüp boğmak istedikleri yalnızca Filistinlilerin ve Kürtlerin ulusal kurtuluş davası değildir, boğulmak istenen ezilen ve sömürülen halkların ve ezilen/gadre uğrayan ulusların haklı ve meşru mücadelesi, onurlu davalarıdır.
Kürt ulusunun, Rojava halklarının faşist “TC” devletinin işgal ve yıkım saldırılarına, katliamlarına karşı yürüttüğü direnişi sahiplenip destek vermek, direnişin bir parçası olmak ve sergilenen direnişi her alanda büyütmek görevdir.
Filistin ulusunun siyonist İsrail devletinin işgal ve katliamlarına, emperyalizme ve bölge gerici devletlerinin el birliğiyle Filistin üzerine oynadıkları oyunlara karşı yürüttüğü haklı ve meşru direniş ve mücadeleyi sahiplenmek, siyonist İsrail devletine karşı mücadelede yer almak görevdir. Görevlere sahip çıkalım.
* Yaşasın Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı!
* Selam Olsun Kürt Ulusunun İşgal ve İlhaklara Karşı Direnişi ve Mücadelesi!
* Selam Olsun Filistin Ulusunun İşgal ve İlhaklara Karşı Direnişi ve Mücadelesi!
* Faşizmden ve Siyonizmden Katliamların Hesabını Soracağız!
* Ezilen Halklar ve Ezilen Uluslar Kazanacak, Faşizm ve Gericilik Yenilecek!
Maoist Komünist Parti
Merkez Komite / Siyasi Büro
Ekim 2023