Emek Seferberliğine Katılalım, Devrimci Kurtuluşumuza Omuz Verelim!

97 Nolu Açıklama

Özgürlükler Dünyası Yolunda Yeni Demokratik Devrimin Bütün Güçleri!

            Devrimci Halk Sınıf Katmanlarına Mensup Kadın-Erkek Yaşlı-Genç Tüm Emekçiler!

Her Dil ve Uyruktan Yurtsever, İlericiler, Aydın ve Demokratlar; Devrimin Dostları Tüm Onurlu İnsanlar!

 Anti-Emperyalist, Anti-feodal, Anti-Faşist Tüm Devrimci Güçler!

Sizleri, İbiğinizi Her Gün Daha Fazla Sıkarak Yaşamınızı Zehir Eden Gerici Sınıf ve Sistemlerin Kanlı Tahtını Yıkmak Üzere Yürüttüğümüz Devrimci Savaşa Katılıma Çağırıyoruz!

Gözlerimizin önünde yaşanan dünya gerçeği şudur; emperyalist haydutluk korkunç yüzünü her gün daha fazla göstermektedir. Dünyanın kan gölüne çevrildiğine, büyük kaygı ve hüzünle de olsa tanıklık yapmaktayız. Büyük saldırganlık ruhunu kaybetmeyen emperyalist illet, her gün yeni ulus ya da devleti işgal edip talan etmektedir. Emperyalist barbarlığın zenginliklerini emerek çökertmediği bir tek insan coğrafyası olmadığı gibi, yeryüzünde emperyalist vahşeti hissetmeyen bir tek insan kalmadı. Yoksul dünyanın yaşam hakkı dahil tüm hak ve özgürlükleri emperyalist çıkarlar uğruna budanmakta-yok edilmektedir. Devrimci dünyanın geleceği açıkça karartılıp kana boğulmak istenmektedir.

Krizlerinin yükünü yoksul insanlara fatura ettikleri yetmiyormuş gibi, laboratuarlarda üretilen virüslerle salgınlar geliştirip yaşam hakkıyla alenen alay edilmekte, insanlık kıyımların eşiğine sürülmektedir. Emperyalist hegemonyaları uğruna, doğa tahrip edilip felaketlere itilmektedir. ’’Doğal afet’’ denilen felaketler, küresel ısınmanın sonucu olup, emperyalist hırslardan bağımsız değildir. İnsanlıkla birlikte doğanın da söndürülmeye doğru çekildiği artık görülen çıplak gerçektir.

Özgür dünya için emperyalizm-komprador bürokrat kapitalizm ve feodalizmin kovularak tasfiye edilmesine yönelen devrimci hareketimizin ana kaynağında yatan sebepler özü itibariyle bunlardır. Dünya devrim davasından bir an bile kopuk kalmayan Yeni Demokratik İktidar için Köylü Gerilla Savaşımız, emperyalist zincirin zayıf halkaları ya da emperyalizmin yumuşak karnı durumundaki ülkelerden biri olarak, emperyalizmin stratejik uşağı olan ülkemiz hakim sınıflarını ve devlet iktidarlarını açıktan hedeflemektedir.

Coğrafyamız halkları acımasızca sömürülüp açlığın pençesine itilmektedir. Kürt ulusu ve diğer azınlıklar faşist zulüm, milli baskı ve asimilasyon altındadırlar. Milyonlarca yoksul insan yarı aç-yarı tok karınla sefalete diş sıkarak direnmekte, amansız bir yaşam mücadelesi vermektedir. Yerli hakim sınıflarca ülke zenginlikleri emperyalist tekellere akıtılmakta, ülke kaynakları özelleştirmeler başta olmak üzere çeşitli biçimlerde satılıp emperyalizme peşkeş çekilmektedir. Emperyalist gerici çıkarlar uğruna, her türlü sömürü ve zulüm halklarımıza reva görülmektedir. İnsanca yaşama alanı sonuna kadar kırpılarak emekçilerin yaşam dünyası darlaştırılmıştır. İnsani yaşama dair yasaklar koyulup, düşkünlük ve kirletilmiş bencil yaşam değerleri hoyratça kol gezmektedir.

Birçoğumuz, bahsi geçen feodal-faşist Kemalist TC devlet diktatörlüğünün acımasız-gaddar baskı ve sömürüsünün sonucu olarak, kah ekonomik/kah siyasal sebeplerle doğduğumuz toprakları terk etmek zorunda kalıp, bitmeyen özlem ve zorlukların göbeğinde olmaktan da öteye, yabancı düşmanlığın tehdidi altında hakir görülüp ötelenen mültecilik koşullarında sürgün yaşamlar sürmekteyiz.

’’Demokratikleşme’’ ve ’’çözüm’’ ninnilerinin eksik edilmediği ülkemizde ve günümüz koşullarında, devrimci ve sosyalist basın çalışanlarına tehdit, baskı ve saldırılar tırmanış gösteriyor. Yasal alan-demokratik mücadele çalışmaları faşist terörle bastırılıyor, gazeteler kapatılıp davalar açılıyor, üniversite gençliği üzerindeki faşist saldırılar artış gösteriyor, köyler top atışlarına tutularak çocuklar katlediliyor, Kürt kökenli insanlar mahallelerinde polis eşliğinde linç ediliyor ve bilumum militarist-faşist Kemalist ruh giderek pervasızlaşarak hortluyor… Bütün bu yaşananlar karşısında artık anlaşılmalıdır ki radikal devrimci Kürt ulusal hareketi özü ve niteliğinden kopartılarak tasfiye politikaları hızlandırılmıştır. Başta Kürt ulusundan olmak üzere Türkiye-Kuzey Kürdistan halkları ve ezilen ulusları tarih bilincini bir an dahi belleklerinden ırak tutmamalıdırlar.

Devrimci savaşımız aynı zamanda faşist Kemalist Türk devletinin doğa katliamlarına da cepheden karşıdır ve bu bilinçle de mücadelemiz kararlı bir şekilde sürdürülecektir.

Tüm kötülüklerin baş mimarı olan emperyalistler ve stratejik uşağı faşist Kemalist devlet düzeni ve gerici sistemini kökünden söküp atmak, coğrafyamız halklarından başlayarak tüm dünya halklarının özgür ve mutlu yaşamını inşa etmek için, adil bir dünya kurmak üzere ayağa kalkmak zorunludur. İlk hasmımız olan faşist TC devletinin yerle bir edilmesi, yerine Demokratik Halk Cumhuriyeti ve Devletinin kurulması ertelenemez görevdir.

Tam da bu noktada bu kaçınılmaz geleceği hızlandırmak üzere, dünya proletaryasının Türkiye-Kuzey Kürdistan topraklarındaki kıtasının halk savaşı stratejisiyle bu kavgayı temsil ettiğini hatırlamak gerekmektedir. Dünyanın önemli bir bölümünde kasıp kavurmak üzere ayakta olan Maoist Halk Savaşları, ülkemizde partimiz Maoist Komünist Partisi önderliğinde azametli bir gelenekle temsil edilmektedir. Devrim ısrarı ve kararlılığımız her aşamada somut bir tanıklığa sahiptir. Bunda kuşkuya yer yoktur. Tüm devrimci tarihimiz iddiamıza şahitken, devrimci eylemimizin en sıcak ve anlamlı tanığı, 28 yıl sonra ‘’Kulaksız Yüzbaşının’’ cezalandırılması gerçeğidir…

Örgütlenmek, bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesi yolunda kaçınılmazken, örgütlü mücadeleden uzak kalınarak hiçbir ideale ulaşılamayacağı açıktır. Halkların özgürlük mücadelesinde örgütten başka kullanacakları bir silahı yoktur. ’’Ordusu olmayan bir halkın hiçbir şeyi olamaz’’ sözü tam da bu gerçeği açıklamaktadır. Ama şu kesindir ki, halkların gücüne ve gönüllü desteğine dayanmayan hiçbir kuvvet uzun süre ayakta duramaz, bunun gibi gerçek zafere de ulaşamaz.

Ağır bedeller pahasına ortak devrimci davamız uğruna yürütülen Halk Savaşına imkanlarımız ölçüsünde omuz vermek, kendi davamıza sahip çıkmanın tabii gereğidir. Her katılımın ve katkımızın devrimci savaşımızı daha da güçlendireceği unutulmamalıdır. Katılımlardan tecrit olarak bunlardan yoksun kalmış hiçbir güç, gerektiği kadar ve istenilen gelişmeyi sağlayamaz. Dahası zorlanarak daralmaktan da kurtulamaz. Emperyalistlerin ve yerli stratejik uşaklarının çok yönlü saldırıları karşısında tüm ilerici, yurtsever, demokrat, aydın, devrimci ve komünistleri ortak mücadele ve dayanışmaya çağırıyoruz.

Bu bilinçle; başta emperyalizm ve yerli gerici feodal faşist Kemalist hakim sınıflar ve klikler olmak üzere devrimin ideolojik baş düşmanı tasfiyeci-uzlaşmacı reformizm ve revizyonizme inat; kurtuluş, halk demokrasisi ve özgürlük özleminden kopmayan radikal silahlı devrimci mücadelemizle aynı özlemlerle birleşmeniz ve Emek Seferberliği Kampanyamıza katılmalısınız. Devrimin objesi ve bir parçası olan her kesi göreve çağırarak selamlıyoruz.

Maoist Komünist Partisi

Merkez Komitesi-Siyasi Bürosu                                                                                   

                                                                                                        Kasım 2009