HBDH’nin 4. Yıldönümü Vesilesiyle;
Devrimci Güçlerin Ortak Mücadele Silahını Selamlıyoruz!
İstisnasız olarak tüm devrimler tarihi ve devrim süreçleri, devrimden çıkarı olan halk kitleleri ve örgütlü politik güçlerinin devrime endeksli birleşik cephelerde ortaklaşmış, mücadelelerde kurumsallaşma yolunu izlemiştir; bu zeminde gelişmiş, ilerlemiştir. Ne tek tek devrimci-komünist partilerin üstün çabalarıyla ne de tek tek kahramanların can feda kahramanlıklarıyla… İşçi sınıfı ve emekçi halkların ve mazlum ulusların mücadele tarihinde öncü örgütlerinin tayin edici rolü inkar edilemez, hatta tek tek şahsiyetlerin rolü ve yaratılan kahramanlıkların anlamlı yer ve itici rolleri de yadsınamaz. Ancak, bütün bunlara karşın son tahlilde belirleyici olan temel olgu; geniş halk kitleleri ve bunların siyasi temsilcileri ya da örgütlülüklerinin ortak sınıf çıkarları ile genel devrimci görevler paydasında ve bu devrim pratiğinin asgari müştereklerinde birleşik mücadele ve hareketi yaratmaları olmuştur. Devrimleri-devrim mücadelelerini geliştiren, ilerleten ve büyüten de budur.
12 Mart 2016 tarihinde kuruluşunu ilan eden HBDH, üzerinde yükseldiği ilerici-devrimci toplumsal mücadelelerin tüm deneyim-tecrübe ve birikimlerini sahiplenerek böylesi bir misyon ve rolle ortaya çıkmış; Türkiye-Kuzey Kürdistan emekçi-ezilen halklar nezdinde büyük bir sempati ve ilgi odağı, karşı-devrim cephesin de ise kaygılarının ve korkularının artmasına sağlayan devrimci bir irade olmuştur.
Kuruluşundan bugüne kadar geçen süre zarfında yaşamın her alanında devrimci bir özne, devrimci bir müdahale olma noktasındaki tavrından ve perspektifinden şaşmayan HBDH, karşı devrimin/faşist Türk hakim sınıfları devletinin imha amaçlı saldırıları karşısında bir direniş odağı ve öncüsü olma iddiasından geri adım atmamış ve bu doğrultuda bir çok kadın-erkek yiğit kadro ve savaşçısını yitirmiştir. Türkiye-Kuzey Kürdistan’ının her bir alanında, Karadeniz’de, Dersimde, Serhad’da, Amed’de, Botan’da, Amanoslar’da, Başur’da, Rojava’da, Efrin’de kadrosundan komutanına, savaşçısına kadar en ön saflarda ezilen-sömürülen emekçi halkların mücadeleleri ve direnişlerinin içinde olmuştur. Ulaşlar, Alişerler, Taylanlar, Delaller, Mercanlar, Atakanlar, Şahinler nezdinde yitirdiklerimizi saygı ve minnetle bir kez daha anıyoruz.
Devrimler mücadelesinin önemli mevzilerinden olan HBDH’nin yetersizliklerine rağmen devrim mücadelesindeki kararlılığı-ısrarı tartışılmaz bir yerdedir. Geçmişten bugüne tecrübeleri üzerinden oluşan HBDH, geçen 3 yıl zarfında edindiği deneyim ve tecrübeler ışığında bu eksikliklerini aşarak üstlendiği rol ve misyonu oynayacaktır. Çünkü HBDH bu dinamiklere sahiptir. HBDH, 4. mücadele yılında bu eksikliğini giderecek ve mücadeledeki boşlukları dolduracak, “Faşizm yenilecek, halklarımız kazanacak” şiarını ete kemiğe büründürecektir.
Faşist saldırganlığa karşı, halkların birleşik örgütlü direnişini örgütleyerek cevap olalım!
Türkiye-Kuzey Kürdistan halklarının faşizmin azgınlaşan saldırıları karşısında örgütlenmekten ve örgütlü bir mücadele yürütmekten başka bir şansı ve çıkar yolu yoktur. Yaşamın her bir alanında ve Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyasının her bir köşesinde faşist AKP-MHP iktidarında somutlaşan tekçi, ırkçı, şoven egemen Tük ulusu paradigmasına dayanan ‘’T.C’’ devletinin soykırımcı faşist barbarlığına karşı, genel devrimci görev ve mücadele paydalarında geniş halk yığınlarını birleştiren ortak mücadele zemini olabildiğince güçlü ve olanaklıdır. Faşizm yalnızca, halkların devrimci öncülerine değil, en dinamik kesimlerine değil, toplumun ilerici-demokrat-aydın tüm kesimlerine saldırmakta ve toplumun büyük bir çoğunluğunu faşizm karşısında aynı saflara itmektedir. Bu kesimlerin örgütlenmesi-bir araya getirilmesi dahi, toplumu atomlarına kadar bölüp parçalayarak halkları birbirine düşmanlaştırmaya çalışan, topluma karamsarlık aşılayan faşizme vurulacak en büyük darbedir.
Halkların devrimin öncülerine ihtiyacı vardır. İşçisinden köylüsüne, memurundan işsizine, kadınından gencine, öğrencisinden öğretmenine, aydınından sanatçısına, akademisyeninden çevrecisine, LGBTİ+’sından tüm ötekileştirilenlerine, Alevi’sinden tüm ezilen inançlar topluluğuna, Kürt ulusundan tüm ezilen milliyetlerine kadar faşizm karşısında isyanını-öfkesini-tepkisini biriktiren, kuşanan her kesimin birleşik mücadeleye; öfkelerini, tepkilerini, isyanlarını, direnişlerini yan yana getirmeye-birleştirmeye ihtiyacı vardır. Bunu küçükten büyüğe, basitten karmaşığa, yerelden genele her bir alanda, her bir semtte, her bir iş kolunda, her bir okulda, öfkelerin-tepkilerin biriktiği her bir yerde yapmalı, irili ufaklı, küçük-büyük tüm renkleriyle, mücadeleleri birleştirmeli, faşizme karşı barikat olacak direniş ve mücadele mevzileri oluşturmalıyız. Halkların bizlerden, öncülerinden beklentisi budur.
120’li günleri çoktan geçmiş olan ve yiğit Kürt kadını Leyla Güven öncülüğünde gelişen açlık grevleri direnişi karşısındaki sorumluluğumuz gereği, demokratik cephede mücadele birliği bilinciyle gerekli sahiplenme duyarlılığı sergilenmeli, bu meşru-demokratik direniş desteklenmeli, insani talep ve direniş karşısındaki duyarsızlığa set olunmalıdır.
Aynı şekilde 21 Mart/Newoz’a, bu direniş ve diriliş gününe böylesi bir birleştirici yönelimle hazırlanmalıyız, yerel seçimleri en geniş direniş mevzileri oluşturmanın nüveleri haline getirmeliyiz. Ve gelişen-gelişecek olan tüm demokratik tepkilerin birleştirici, ileri taşıyıcı özneleri olmalıyız.
Birleşik mücadelemiz 4.yılında büyük atılımlar yapacak dinamiğe sahiptir. Yeter ki cüret edelim, ileri çıkalım kazanma bilinciyle görevlerimize sarılalım.”