BİRLİK DAYANIŞMA MÜCADELE ÖZÜYLE 1 MAYIS BİZİMDİR BİZİM KALACAK!

92 NOLU AÇIKLAMA              

Enternasyonal proletaryanın birlik-dayanışma-mücadele ve kazanma günü olan 1 Mayıs’ı ve bu tarihsel günün yaratıcılarını sınıf bilinciyle selamlıyoruz. Yine bu tarihsel günde ölümsüzleşen dünya ve coğrafyamız 1Mayıs şehitlerini anıyor, onurlu mücadelelerini kavgamızda yaşatarak, kanlı elleri sınıf kinimizle lanetliyoruz. Hesap sorma bilinciyle tüm halklarımızı 1Mayıs alanlarında buluşmaya çağırıyoruz.

Ezen sömüren sınıfların, işçi sınıfı ve geniş halk kitlelerinin ekonomik-demokratik tüm hak ve taleplerini karşılamamasına karşın, işçi sınıfı ve devrimci halkları mücadeleleriyle elde ettiği kazanım ve mücadele mevzilerinden biri olan 1 Mayıs yaklaşıyor. İşçi sınıfının birlik-mücadele- dayanışma ve zafer günü olan 1Mayısta; işçi sınıfı ve onun önderlik ettiği halk kitlelerinin,  haklılık ve meşruluğundan aldıkları güçle, somut talep ve özgür yarınları için gerici hakim sınıflarla karşı karşıya geleceği yeni bir kavga ve mücadele günü olarak gerçek anlamına uygun olarak güncelliğini koruyup tarihteki yerini tutmaya devam edecektir.

Hükümetinden patronuna, ordusundan polisine, siyasi partisinden yargısına varıncaya değin bir bütün olarak bizlerin karşında duran faşist iktidar, bu 1 Mayıs’ın da diğerleri gibi kavga ve mücadele günü olacağının farkındadır. Faşist iktidar; büyüyen ekonomik kriz nedeniyle işsizliğin girdabına attığı işçilerin, açlık sınırının altındaki ücretlerle ve sigortasız-iş güvenliği olmadan ölümle burun buruna çalıştırılan, toplu sözleşme hakkı gasp edilen kamu emekçilerinin, üretimden kopartılan köylülerin, eğitim hakları gasp edilerek özelleştirilmek istenen ve yozlaşmış-karanlık bir geleceğe sürüklenen halk gençliğinin, devletin çıkarttığı yasalarla desteklenen töre-namus cinayetlerine kurban giden ve söz hakkı tanınmayan kadınların, maaş kuyruklarında yitirdiğimiz emeklilerimizin bu 1 Mayıs’ta “bıçak kemiğe dayandı” diyerek alanlara çıkacağının farkındadır. Faşist Türk devleti; mücadele alanlarına çıkışın, kendisine olan güven sarsılmasıyla birlikte, halk kitlelerinin gerçek manada alternatif bir iktidar yönelimlerini kabartacağının farkındadır.

Bundandır ki, geçen yılın Nisan ayında; “1 Mayıs’ı tatil ilan etme taraftarı değiliz. Çünkü tatilin getirdiği ilave bir sürü yükler var. Türkiye, dünya büyük bir ekonomik durgunluk içerisindeyken, 1 günlük kayıp en az 2 katrilyon liradan aşağı değildir.” diyenler, bugün 1 Mayıs’ı resmi tatil ilan etmişlerdir. Pekiyi ama, bir yıl içerisinde ne oldu da geçen sene krizi bahane ederek, üstelik faturasını işçi-emekçi-köylüsü ile halk kitlelerinin omuzlarına yükleyip, emperyalist-kapitalist sistemin krizini bahane ederek 1 Mayıs’ı tatil ilan etmek istemeyenler, bugün tükürdüklerini yalamışlardır? Bu sorunun yanıtı son derece aşikardır: Son yıllarda krizin de etkisiyle nispeten devrimcilerle aynı kulvara yönelen ve 2007-2008 1 Mayıslarında istenilen düzeyde olmasa dahi devrimcilerin belirli bir ektiye sahip oldukları 1 Mayıs etkinliklerine katılan, krizin derinleşmesiyle birlikte yükselen işçi-emekçilerin diğer halk kitleleriyle de kucaklaşan ve gittikçe daha fazla sınıf bilinçli bir eksene yönelen eylemlerini “demokratik devlet” görünümü çizerek kontrol altına almak, sistem içi çözüm umutlarını canlı tutmak amacıyla 1 Mayıs’ı tatil ilan ettirmiştir. Başka bir deyişle burjuva-feodal diktatörlük; “siz kazanamadınız, ben demokratik olduğum, demokrasiyi savunduğum için 1 Mayıs’ı tatil ilan ederek size lütufta bulunuyorum” babacanlık ve büyük devlet(!) pozunda mesaj vermekte ve yasaklamalara karşı olduğu tablosunu çizmeye çalışmaktadır. Aynı zamanda 1 Mayıs’ı devrimci güçlerden ve devrimci özünden kopartarak bir “piknik günü”ne dönüştürmek istemektedir. Bunu, 1 Mayıs’ın tatil ilan edilmesine ilişkin yapılan açıklamalarda görmek mümkün.

AKP’nin sendikacı kökenli milletvekillerinden Agah Kafkas’ın, 1 Mayıs’ın tatil ilan edilmesine ilişkin yaptığı konuşmasına AKP’nin demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak gören, demokrasinin teminatı bir parti olduğunu ileri sürerek başladığı konuşmasında; “Emekçilere ve konfederasyonlara sesleniyorum: Gelin, 1 Mayıs’ta devletle problemi olanlarla aramıza mesafe koyalım. Gelin, 1 Mayıs’ın esasını konuşalım, demokratik mücadele yapmayı öğrenelim. 1 Mayıs’ı ideolojik ve siyasal nedenlerle sömürmekten vazgeçelim” demesi bunun yalın bir göstergesidir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, “1 Mayıs, gerilim olmaktan çıkacak, millet bunu piknik olarak değerlendirecek” sözleri, 1 Mayıs’ın tatil ilan edilmesinin perde arkasında yatan amacı gayet net bir şekilde ortaya koymaktadır. Evet, devlet, 1 Mayıs’ın içeriğini boşaltmak, bugünü bir “piknik günü”ne çevirmek istiyor. Bu heveslerinin kursaklarında kalacağını bir kez daha ilan ediyoruz.

1 Mayıs’ın verilen mücadeleler sonucunda ve içeriğini boşaltma hedefiyle, ülkemizde son yıllarda sahneye konan “demokratikleşme” oyununun bir parçası haline getirme yönelimiyle tatil ilan edilmesi, devletin halk kitlelerinin zihinlerini bulandırmaya, onları sisteme yedeklemeye, gelişen meşru eylemlerini boğmaya yetmeyecektir. Yine 1 Mayıs’ın tatil ilan edilmesi, hiç de ilan edildiği gibi yasakçı zihniyete karşı açılmış bir savaş değildir. Zira yasakçı zihniyete savaş açtıklarını söyleyenler, halen 1977 1 Mayıs’ında 36 kişiyi katlettikleri Taksim Meydanı’nı proletarya ve halk kitlelerine yasaklı alan ilan etmeyi sürdürüyor iken diğer taraftan futbol kutlamaları vb organizasyonlara ise ‘’buyurun’’ deniyor. Devletin, yasaklara ve yasakçı zihniyete karşı olduğu yönündeki yalanları İstanbul Taksim, Ankara, Antalya ve diğer illerde ise diğer başka alanların “yasak” ilan edilmesi ile bir kez daha ayyuka çıkmıştır. Yasakçı zihniyetin sahiplerinin, kendilerine ve kendi zihniyetlerine savaş açtıklarını ilan etmeleri, inandırıcı olmak bir yana trajikomiktir.

Evet, devlet bir yandan 1 Mayıs’ın içeriğini boşaltmaya çalışırken bir yandan da tehditlerle, aldatmacalarla kitlelerin 1 Mayıs’ta alanlara çıkmasını ve mücadelelerinde en dolaysız biçimde saf tutmalarını engellemeye çalışmaktadır.  Bu çabalar beyhudedir ve boşa çıkartılacaktır.

Bu 1 Mayıs’ta da bir yanda; fabrikaları, tarlaları ve siyasi iktidarı elinde tutan emperyalizm ve onun yerli uşakları, öte yanda ise emperyalist tahakküme, zulme, adaletsizliğe, sömürüye ve özel mülkiyet dünyasına karşı mücadele edenler sınıf tavırlarına uygun olarak karşı karşıyadırlar.

Bu 1 Mayıs’ta da bir yanda demokrasiyi kendilerine hizmet edecek şekilde uygulayan ve yüzlerine taktıkları demokrasi maskesi-demokratikleşme yalanları ile halka kan kusturanlar yer alacak, öte yanda ise ezilen milyonlara hizmet edecek olan halk demokrasisi ve proleter demokrasisini isteyenler…

Bu 1 Mayıs’ta da bir yanda kendilerinin sebep olduğu krizi halk kitlelerine fatura etmeye çalışanlar, zamlarla halk kitlelerini yıkıma uğratanlar, milyonları işsiz bırakanlar, çalışan yığınları açlıkla talime kalkışanlar, emeklilere kuyrukta bir yaşamı ve ölümü reva görenler, kadınlara söz hakkı tanımayanlar, aydınlık geleceğin temel yaratıcı güçlerinden halk gençliğini karanlığa boğmak isteyenler, köylüyü azarlayarak kovanlar-üretemez hale getirerek uluslar arası tekellere ücretli köle haline getirenler yer alacaklar, öte yanda ise tüm bu saldırıların hedefinde yer alanlar.

Bu 1 Mayıs’ta da bir yanda yaşamlarımızı kameralarla, dinlemelerle, fişlemelerle hapis hayatına çevirmeye çalışanlar yer alacak, öte yanda ise bireysel-toplumsal hak ve özgürlükleri savunanlar.

Bu 1 Mayıs’ta da F tipleri ve diğer hapishaneleri, işkencehaneleri, karakolları, polisi, askeri, yargısı, medyası, faşist güçleri ile katledenler, işkence edenler, tutuklayanlar yer alacaktır, öte yanda ise zulmün duvarlarını yıkmayı görev edinmiş olanlar.

Bu 1 Mayıs’ta da bir yanda ülkemizdeki üsleri, ekonomik güçleri ile faşist Türk devletini perde arkasından yöneten emperyalist güçler ve onların piyonları yer alacaktır, öte yanda ise bağımsız bir ülke ve özgür bir halk, demokratik bir halk iktidarı için mücadele edenler…

Bu 1 Mayıs’ta da bir yanda “çözüm” adı altında Kürt ulusunun varlığına dahi tahammül edemeyerek imha ve inkarla kendi çıkarları ekseninde Kürt ulusal mücadelesini bastırmak isteyenler, diğer tarafta ise faşist Türk devletinin bütün imha ve inkar politikalarına karşı ulusal hak ve taleplerini savunan ezilen Kürt halkı ve ulusu olacak.

Bu 1 Mayıs’ta da bir yanda işgallerle, katliamlarla, yarattığı yıkımlarla dünya halklarına kan kusturan emperyalist-kapitalist güçler olacak, öte yanda ise ezilen dünya halkları ve mazlum uluslardan oluşan devrimci dünya…

Devletin bütün yalanlarına, saldırılarına, hile ve oyunlarına rağmen 1 Mayıs kızıldır, devrimcidir. 1 Mayıs kavga ve mücadele günüdür. Masallarıyla halk kitlelerini aldatmak ve yönetmek isteyenlere yanıtımızdır: Masa(l)lar sizlerin, sokaklar bizimdir!

Proletaryanın mücadele günü olan 1 Mayıs’ın faşist devletin demokrasi oyunları sonucu ‘tatil’ ilan edilmesi kan ve can bedeli yaratılan mücadelenin ehlileştirilerek sisteme yedeklenmesinden başka bir anlam ifade etmemektedir. Dolayısıyla 1 mayıs’ta alanlara çıkmak meşru ve haktır. Alanları ve 1 Mayısların yaratıcılarını gerçek anlamda özgürleştirecek yetenek, hiç kuşku yok ki, proletaryanın bilimsel ideolojisi Marksizim-Leninizim-Maoizm silahıyla donanmış, Maoist Komünist partilerinin önderliğinde devrimci savaşta örgütlenmiş emekçi halk kitleleridir.

 Partimiz bu bilinçle, yaklaşmakta olan 1 Mayıs’ı ele alırken faşist Türk devletinin her türden saldırılarına karşı birlik-mücadele-zafer şiarıyla şanlı 1 Mayıs’ı ve bu mevzinin yaratıcılarını selamlayarak, başta işçi sınıfı olmak üzere, yoksul köylülük, ezilen Kürt ulusu, halk gençliği, ve kadınları, faşist Türk devletinin sınırlarını belirlediği hatta değil, partimiz önderliğinde yürütülmekte olan Halk Savaşı’na katılarak emeklerine ve geleceklerine sahip çıkmaları çağrısı yapmaktadır .

Birlik Mücadele Zafer!

Yaşasın İşçi Sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs!

Bıji Yek Gulan!

Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi!

Yaşasın Marksizm-Leninizm-Maoizim!

Yaşasın Halk Savaşı!

MAOİST KOMÜNİST PARTİSİ

MK-SB

                                                                                        NİSAN 2009