170 Nolu Açıklama
Kadını ihmal eden her örgütlenme, her mücadele ve her toplumsal sistem kesinlikle bir ayağı eksik olup yarım kalmış demektir. Erkek egemen anlayış ve uygulamanın kadın cinsine karşı gerici hükümranlığı temelindeki ataerkil sistem tüm tarihselliğiyle özel mülkiyet çıkarları düzleminde bugün de sürmektedir.
Her tarih somut ve objektif verili koşulları itibariyle özgünlüklerle söz konusudur. Büyük bedellerle yazılan toplumsal tarihin en parlak sayfaları arasında emekçi kadınların görkemli imzası da tüm anlamıyla ışımaktadır. Amazonlardan yiğit kahraman kadınlara, anarşistlerden feminist kadınlara, yurtsever, devrimci ve Komünist kadınlara kadar tüm tarihsellikleriyle kadın mücadelesi ve tecrübeleri son derece öğretici dersler içermektedir. Bu bilinçle 8 Mart 1857’de Amerika’nın New-York kentinde 40 bin emekçinin’’eşit işe eşit ücret, sekiz saatlik iş günü’’ gibi taleplerle yürüttükleri direnişte yakılarak katledilen 129 tekstil işçisi kadın şahsında mücadelelerde şehit düşen tüm kadınları saygıyla anarken, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününü Komünist coşkumuzla selamlıyoruz.
Sınıflar mücadelesi eşliğinde ilerleyen tarihsel tecrübeler bizlere öğretmiştir ki, özgürleşmek için örgütlü mücadele yürütmek olmazsa olmaz bir şarttır. Örgütlü mücadele içinse zorunlulukların bilincine varmamız ve bu temelde durmaksızın nitelikli örgütlenmenin teorik- pratik adımlarını atmamız gerekmektedir. İşte bu yüzden öfkemizi isyana, isyanımızı ise örgütlenme ve mücadeleye dönüştürmek zorundayız. Biliyoruz ki ataerkil- erkek egemen anlayışla yoğrularak bugünlere kadar gelip hala hegemonyasını sürdüren özel mülkiyet dünyası ve sistemi ancak nitelikli örgütlenmeler, mücade araçları ve Komünizm uğruna savaş verilerek aşılabilir. Parçalı, dağınık, nicel ve nitel, ataerkil- erkek egemenliğinin ötesine geçemeyen, bağımlı, kendi öz güveni ve öz iradesiyle öz savunmasının dışında ki bir örgütlenme ve mücadele asla gerçek kurtuluşa götüremeyecektir. Öyleyse bütün benliğimizle her sürecin gerçek birer özneleri ve temel belirleyici önderleri olmak durumundayız.
Ataerkil- erkek egemenliğini kuşanarak tüm tarihsel köklerini kendisine rehber edinen emperyalist dünya sistemi ve ona bağımlı bir parça olan tekçi faşist Türk hakim sınıfları devletini devrimci savaşımızla ortadan kaldırmak için sınıf perspektifiyle örgütlenmek zorundayız. Sürekli nitelikli örgütlenme ve sınıfsız- sömürüsüz- sınırsız özgürlük dünyası perspektifiyle bütün örgütlenme ve mücadelemizde özgür yaşam alanları yaratarak söz- yetki ve karar eksenli tüm mekanizmalarda doğrudan kadın önderleşmesini sağlayan gerçek bir halk hareketi yaratalım. Kadınlar Yönetime Kadınlar İktidara şiarını bu bilinçle ele alırken, içerisinden geçtiğimiz süreçte faşist iktidarın politikalarıyla iyice pervasızlaşan kadın kıyımına karşı da güncel somut görevler bağlamında asla kayıtsız kalınamaz. Özgecan Aslan şahsında başta kadınlar olmak üzere tüm diğer cinsel kimliklere yönelik katliam ve kıyımlara karşı öfkemizi sokaklara taşıyarak isyan etmenin güncel pratik görev olarak önümüzde durduğunu bilmek durumundayız.
Kadın ve diğer cinsel kimliklere yönelik köklü bir zihniyet devrimine ihtiyacımız vardır. Bunun için başta Komünist partisi ve Komünist bireyler olmak üzere ilerici, demokrat, yurtsever, devrimcilere ertelenemez biçimde önemli görevler düşmektedir. Zira genel karakteristik bir nitelik haline gelerek kadınlar ve diğer tüm cinsel kimliklere yönelik her geçen gün daha da artan baskı, sömürü, zulüm, kırım ve katliamlar varlığını Ararat dağı hışmıyla sürdürmektedir. Sadece sınıfsal değil aynı zamanda kadın ve diğer kimliklere mensup kesimlere yönelik çifte sömürüyle adeta bir kıyım gerçekleştirilmektedir.
Son derece somut- özel bir alan ve özgün görevleri içeren kadın ve diğer cinsel kimliklere yönelik somut ve özgün görevlerimizin olduğunu vurgulamadan geçemeyiz. Bu bağlamda Maoist Kadınlar Birliği (MKB)’ne ihtiyacımızı da son derece stratejik ve somut bir görev olarak kavramalıyız. Devrimci mücadelemizin tüm alanları ve savaş siperlerinde bizzat- doğrudan katılımcı özneler ve önderleri olarak devrimci militan kadın yoldaşlara bugün her zamankinden daha fazla görev düşmektedir. Kadının kurtuluş ve özgürlük bayrağına rengini bizzat kadının verdiği ve aynı zamanda insanlığın, ezilen ve sömürülenlerin kurtuşu ve özgürlüğünde gerçek özneleri ve temel belirleyici unsurları olarak Kadınlar, temel stratejik görevleri olarak sınıf mücadelesi kavgasına atılmalıdırlar. Başta işçi sınıfı olmak üzere emekçiler, ezilen ulus ve azınlıklar, kadınlar ve LGBTİ’lerin baskı ve kırıma karşı kaderlerini kendi ellerine almak için tüm kadınların daha fazla örgütlenmesi ve devrimci savaşı yükseltmesi gerekmektedir. Kobane özgülünde Kürt kadın savaşçılarının özgürlük mücadelesinin yankılanan sesine ses vererek daha nitelikli örgütlen ve devrimci savaşı ilerletme perspektifiyle görevlere sarıl! Biliyoruz ki Kobane’de yaşanan zafer adeta bir kadın zaferidir, kadın bir kez daha tarih yazmıştır.
Yasalara ve vicdanlara havale edilerek değil, bizlere dayatılan zora devrimci zorla cevap olabiliriz. Kadın bedeni başta olmak üzere emperyalist küresel hegemonyanın insanı, doğayı, emeği ve yaşamı metalaştıran kapitalizmin her türlü manipülasyonuna karşı özgür yaşamı inşa için devrimci savaşımızı yükseltmek zorundayız. Kadın özgürlüğü tüm toplumun özgürlüğüdür. Bu temelde görevlerimizin bilinciyle harekete geçelim.
Kadınların yegane kurtuluşu ve özgürlüğü, daha fazla dayanışma ve birlik perspektifiyle örgütlü mücadeleden geçmektedir. Bunun için emperyalizme, ona bağımlı tekelci komprador kapitalizme, faşizme ve her türden gericiliğe karşı Sosyalist Halk Savaşımızın gerçek özneleri ve önderleri olarak örgütlenelim ve kavgaya atılalım. 8 Mart’ı her gün her an güncel kılalım.
Şan Olsun 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü Yaratan ve Yaşatanlara!
Bıji 8 Adare!
Jin, Jiyan Azadi!
Kahrolsun Emperyalizm, Tekelci Komprador Kapitalizm, Faşizm ve Her Türden Gericilik!
Yaşasın Maoist Kadınlar Birliği!
Yaşasın Sosyalist Halk Savaşı!
Maoist Komünist Partisi
Merkez Komitesi- Enfermasyon Büro
5 Mart 2015