24 Nisan 72 Kuruluşumuz Vesilesiyle!…

49. mücadele yılına girme vesilesiyle Partimizin kuruluşunu coşkuyla selamlarken, 1972’den 2020’li yıllara kadar uzun mücadele yıllarında silahlı savaş ve diğer silahlı mücadele mevzilerinde ölümsüzleşen kahraman yoldaşlarımızı devrim mücadelemizde anıyor, ölümsüz anıları önünde sonsuz saygıyla eğiliyoruz…

Partimiz Maoist Komünist Parti’nin ideolojik-teorik-siyasi önceli ve örgütsel eveli olan TKP(ML), bundan 48 yıl önce 24 Nisan 1972 yılında Komünist önder İbrahim KAYPAKKAYA yoldaş ve diğer kadrolarımız tarafından Malatya’nın Kürecik dağlarında silahlı mücadele/gerilla savaşı içinde kuruldu…

MKP’ye geçişi ise, yine savaş içinde yine dağlarda oldu! 2002 yılı Eylül’ünde gerilla savaşının her dönem aktüel adresi olan Dersim dağlarında gerçekleştirdiği Parti 1. Kongresiyle MKP adını aldı. Dağlarda doğan Partimiz, yine dağlarda ilerledi… Silahlı mücadele içinde politik savaş partisi olarak doğduk, politik savaş partisi olarak silahlı mücadele içindeyiz, Sosyalist Halk Savaşı Stratejisiyle kazanacağız!…

Partimizin kuruluşu, Komünist mirasını savunarak devamcısı olduğumuz Mustafa SUPHİ TKP’si dönemi sonrası, 50 yıl boyunca ölü toprağına gömülen Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyası sınıflar mücadelesi arenası ve örgütlü devrimci hareket saflarında Maoist Komünist nitelikte kurulan ilk Komünist Parti değerindedir. Siyasi coğrafyamız ve bura işçi sınıfı ile çeşitli millet ve milliyetlerden emekçi halkları, kapanmış olan M. Suphi TKP’si döneminden sonra yeniden Komünist Partilerine kavuşmuş oldu. Bu anlamda Partimizin kuruluşu coğrafyamız halklarına büyük bir muştu ve umut kaynağı oldu. Partimizin kuruluşunun derin bir anlamı buradadır…

Partimizin kuruluşu, coğrafyamızda yeni Komünist manifesto niteliğinde yeni bir çıkışın ifadesidir. 71 devrimci çıkışının Maoist Komünist zeminde ileri kolu ve niteliğini temsil eder. Dünya çapında yaşanan ideolojik-teorik saflaşmada Soveyetler eksenli çizgiye karşı, Çin/ÇKP eksenli çizgiyi benimseyerek Maoist bayrağın taşıyıcısı olarak yer almış ve buna bağlı olarak coğrafyamızda tezahür eden saflaşmada MDD tezini savunarak devrimimizde konumlanmıştır. Başta devrimci sınıf mücadelesi cephesinde olmak üzere, Marksizm dışı burjuva ideolojik akımların türevi olarak coğrafyamızda tezahür eden bilumum burjuva/küçük-burjuva tasfiyci oportünist çizgilere karşı ideolojik-teorik mücadele içinde gelişerek pekişen Komünist mücadele çizgisinin yükselen bayrağı olarak anlam taşır.

Partimizin harcı;

1)- 15-16 Haziran işçi hareketinin doruğunu oluşturduğu, ülke genelindeki işçi-köylü hareketlerinin damga vurduğu yoğun toplumsal/sınıf mücadeleleri yıllarındaki siyasi dinamizm ile AFC şartlarının bir vesile olduğu devrimci çıkış şartlarında,

2)- Uluslararası Komünist Hareket içinde yaşanan saflaşmalara bağlı olarak coğrafyamız örgütlü devrimci hareketi içinde yaşanan ideolojik tartışma, arayış ve mücadele sürecinin oluşturduğu ve somut olarak TİİKP’in revizyonist çizgisine karşı yürütülen ideolojik mücadele şartlarında ve,

3)- Çin’de patlak vererek tüm dünyaya sirayet eden Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin coğrafyamıza da yansıyan ideolojik-teorik etkilenme şartlarında yoğrulmuştur. Özcesi, Partimiz birbirinden koparılamaz bu şartlar zemininde kurulmuş, her şartta belli bir kuruluş gerekçesi edinmiştir. İdeolojik-teorik niteliğinin Kültür Devriminin ürünü olması gibi…

Partimizin bu kuruluşu örgütsel şartlar açısından; revizyonist kulvara tamamen oturmuş olan TİİKP içinde, başını Kaypakkaya yoldaşın çektiği Komünist kadrolar muhalefeti ile Perinçek revizyonistinin başını çektiği revizyonist çizgideki önderlik arasında cereyan eden keskin ideolojik-teorik mücadelenin belli bir aşamasında, revizyonist önderlik tarafından demokratik normların lağvedilerek ideolojik mücadele koşullarının ortadan kaldırılmasıyla Komünist muhalefete dayatılan anti-demokratik şartlarda artık zorunlu hale gelen Komünist çizginin örgüt aracıyla buluşturulup güce dönüştürülmesinin sınıf mücadelesi ve devrimimizin çıkarları temelinde daha fazla ertelenemez bir ihtiyaç haline geldiği şartlarda, dayatılan örgütsel kopuşun ilan edilip örgütsel bağımsızlığın yeni bir ideolojik-siyasi yönelimle ifade edilmesidir.

Partimizin bu kuruluşu nesnel toplumsal/siyasi şartlar açısından; ülke çapında gelişen işçi direniş ve grevleri ile köylü ayaklanmaları ve mücadelelerinin boy verdiği yoğun toplumsal siyasi şartlarda nesnel zemin bulmuş, özellikle 15-16 Haziran büyük işçi hareketinin derslerinden öğrenerek, ondan çıkarılan sonuçların ışığında siyasi biçim almıştır. Ve kuşkusuz ki, 12 Mart faşist cuntasının ağır koşulları altında sert mücadeleler içinde çelikleşmiştir.

Partimizin bu kuruluşu ideolojik-teorik şartlar açısından; dünyayı kasıp kavuran etkisiyle coğrafyamızda ’68 Gençlik hareketinin yükselişine yol açmış olan Çin Büyük Proleter Kültür Devriminin ürünü olarak içerik edinmiştir. TİİKP içinde oportünist-revizyonist çizgiye karşı verilen ideolojik mücadele, temsil edilen Komünist çizgi ve bu çizginin statükoları parçalayarak aştığı yeni çığır, Kültür Devrimi’nin ideolojik-teorik etkisinden bağımsız değildir.

TKP(ML)’den MKP’ye: Bu Tarih Bizim!

Partimizin kuruluşu, Kaypakkaya yoldaş tarafından kaleme alınan ve Beş Temel Belge olarak bilinip 11 İlkeyi de ihtiva eden; TİİKP Program Taslağının Eleştirisi, Şafak Revizyonizmiyle Aramızdaki Ayrılıklar, Kemalizm ve Kemalist İktidarın (Sınıfsal ve Siyasi) Tahlili, Milli Meselede Tezlerimiz, Mao Zedung Yoldaşın Kızıl Siyasi İktidarlar Öğretisini Doğru Kavrayalım, (Bir Köylük Bölgedeki Yoldaşlara Mektup, Kürecik’te Sınıfların Tahlilini Yapan Kürecik Bölge Raporu gibi) temel belgelerde ortaya konulan programatik görüşler esasında vücut buldu.

Bu aşamada Partimizin programatik görüşleri henüz düzenlenmiş veya yetkili Parti toplantısıyla bir programa dönüştürülmüş değildi. Bunda, Kaypakkaya yoldaşın Partinin kuruluşundan yaklaşık 6 ay sonra, 12 Mart AFC‘nin (Askeri Faşist Cunta) faşist saldırılarının hedefi haline gelerek Vartinik/Mirik mezrası kom baskınında yaralı yakalanıp aylarca süren işkenceler sonunda katledilmesi doğrudan etken oluştur ki, bu süre zarfında yeni kurulmuş bir Partinin Kongre yapması fiilen mümkün olamamış, Kaypakkaya yoldaş, Parti programını oluşturma sürecine önderlik yapma zamanı bulmadan ölümsüzleşmiş ve alınan ağır darbe sonrası Partimiz ilk örgütsel yenilgi sürecine girerek yenilgi almıştır. Partinin kuruluş tarihi ile Kaypakkaya yoldaşın ölümsüzleşmesi ve Partinin yenilgi alması nedeniyle o gün bir Parti Kongresinin gerçekleştirilmesi veya Partinin programının oluşturulmasına olanak ve zamanı olmamıştır. Sonraki uzun yıllarda da Partideki geri kavrayış ve kaygıların ürünü olarak, Kongre niteliğinde gerçekleştirilen bir çok Konferansa rağmen Kongre yapılamamış ve Parti programı özetlenerek çıkarılamamıştır. Partimiz, 2002 yılında gerçekleştirdiği 1. Kongresiyle programa kavuşmuş ve ilk kez oluşturulan Partimizin programı, kısmi yenilikler içerse de esasta Kaypakkaya yoldaşın tahlil-tespit ve tezlerinde ortaya koyduğu programatik görüşler temelinde oluşturulmuştur.

Öz ile Biçim Denklemi ve İsim Değişikliği

TKP(ML) olarak kuruluşunu 72 Nisan‘ında ilan eden Partimiz, 2002 yılına kadar ki uzun mücadele yılları boyunca aynı ismi taşımıştır. Tarihimizin parçası olup ayrı örgütsel yapılarını sürdüren ilgili Parti güçleri 2020 yılına kadar hala aynı ismi kullanırken, Partimiz 2002 yılı Eylül’ünde gerçekleştirdiği ilk Parti Kongresiyle adını MKP olarak değiştirdi.

Parti 1. Kongresinde yapılan isim değişikliğinin gerekçeleri şöyle özetlenebilir; 1)-Enternasyonalist olan Komünistlerin/Komünist Partilerin ulus ve vatan aidiyetlerine indirgenip bu çeperlere sıkıştırılamayacağı, dolayısıyla bir ulus veya siyasi coğrafya ile adlandırılmasının proletarya enternasyonalizmi özüne aykırı ve hatalı olacağı, 2)- Komünist Partisinin başına eklenen Türkiye yüklemiyle tamamlanan “Türkiye Komünist Partisi (Marksist-Leninist)” isminin, objektif olarak Kuzey Kürdistan coğrafyası ve Kürt ulusunu görmezden gelerek sosyal şovence yadsınması (…) anlamına geldiği-geleceği, 3)- Partimizin gerek ulusal ve gerekse de uluslararası devrimci sınıf hareketi içinde, evrensel ideoloji/bilimimizin Marksizm-Leninizm aşamasından Maoizm(MLM) aşamasına sıçradığı tespit ve kavrayışına sahip olma özelliğiyle ileri Komünist mevziyi temsil etmektedir. Partimizin karakter ve niteliği, ideolojimizin “ML” aşamasında kalan diğer “KP”lerden farklı olarak, “ML”nin yeni nitel gelişme aşamasını temsil eden MLM aşama ile Maoist Komünist ileri niteliktir. Bilimimizin ulaştığı bu yeni nitel aşamada, Komünist nitelik, ancak Maozim kavrayışı ve aşamasının kabulüyle mümkündür. ML savunulmadan Maoist olunamaz, Maoist olamadan ML savunulamaz ve elbette Maoist olmadan Komünist olunamaz. Maoizm aşamasının, bilimimiz ve devrimci sınıf mücadelesi/proleter devrimler açısından yaşamsal önemde olduğu görüşüne sahip olan Partimiz, Maoizm’e gerekli vurgunun yapılarak devrimci sınıf hareketi içinde gerekli nüfuz etkisine kavuşturulmasını önemseyerek bilimimizin bu ileri nitel aşamasını ismine taşımayı kararlaştırmış ve “İllede Maoizm” demiştir. Maoizm’in evrensel ideolojimiz ve sınıflar mücadelesi biliminin yeni nitel aşaması olduğu gerçeği ve Partimizin bu nitel aşamayı kavrayarak tespit etmiş olması, O’nu diğer KP’lerden ayıran özellik olarak ismine de yansımıştır. Ki, içeriğe uygun isim veya biçimin özü yansıtması bilimsel tutarlılığın gereğidir.

Reddetmek Ayrı Şey, Geliştirmek Ayrı Şeydir

Parti 3. Kongresi Partimiz açısından, Parti 1. Kongresinden sonra ciddi bir dönüm noktasını temsil etmekle birlikte, kendisinin iç dinamiği olan geri dirençlerine bilimsel cesaretle vuran bir atılımı da ifade etmektedir. Parti 3. Kongresinin ülke tahlilinden devrim programına, devrimin niteliği ve stratejisine kadar somut koşullara özgü tüm temel meselelerde gerçekleştirdiği bütünlüklü büyük değişim-yenilik tüm nesnelliğine karşın ezber ve slogancı statik yaklaşıma denk gelen anlayışların eleştirilerine de maruz kalmıştır-kalmaktadır. Kaypakkaya/Parti çizgisi reddedildi saplantısı, Parti tarihimizin içkin bir saplantısıdır ki, bu saplantı geniş Kaypakkaya kulvarı çevresinde hala devam eden hatalı bir eğilimdir. Oysa, reddetmek ayrı, somut koşullara uygun olarak ilerletmek daha ayrı şeydir. Hatalı eğilimin göremediği şey, Komünist çizginin değişik toplumsal somut koşullarda değişik somut biçimler alacağı gerçeğidir. Komünist çizgi temelde aynı kalmakla birlikte, bu çizginin uygulandığı veya uygulanacağı somut koşullar değişir. Komünist çizginin değişik toplumsal-somut koşullarda değişik devrim programları, değişik devrim nitelikleri ve stratejileri benimsemesi son derece olağanken, somut koşulların tahlili ve bunlara uygun biçimlerin benimsenmesi Komünist çizginin reddedilmesi anlamına gelmez. Rus devriminde kullanılan çizgi de Komünistti, Çin devriminde kullanılan çizgi de… Komünist çizgi tekti, ama somut-toplumsal koşullar farklıydı. Tabiatıyla devrim iki farklı somut toplumsal koşulda farklı biçimler aldı, farklı niteliklerde gelişti. Nasıl ki, Rusya’da uygulanan devrim programının Çin’de uygulanmayıp değişik nitelikte uygulanması Çin Komünist Partisi’nin çizgisini Komünist olmaktan çıkarmaz ise, öyle de Kaypakkaya dönemi somut koşullarda benimsenen devrim programının günümüz somut koşullarında farklı ele alınması Komünist çizginin/Kaypakkaya’nın Komünist çizgisinin reddedilmesi anlamına gelmez. Bunun tersi olan fikir, Kaypakkaya yoldaşın Komünist niteliğini somut koşulların tahliline indirgeyen hatalı anlayıştır.

Partimizin Kuruluşu Anlamlıdır

Partimiz bütün özellikleriyle coğrafyamız devrimci sınıf hareketinin en ileri mevzisini temsil eder. Partimiz Maoist nitelikteki 72 Kuruluşuyla, başka değişle Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ürünü olan Maoist Komünist niteliğiyle, diğer örgütlü devrimci hareketlerden keskin farklılıklar göstererek pozitif anlamda ayrışır.

Kaypakkaya yoldaşın Maoist Komünist çizgisi temelinde kurulan Partimiz dışındaki diğer devrimci Parti ve Örgütler incelendiğinde, istisnasız olarak hepsi ya Orduya bel bağlayan ve devrimi ilerici subaylardan bekleyen yanılgılarıyla, ya Kemalizm hakkındaki yanılgıları nedeniyle ya da Kemalizm kırılganlığından bağımsız olmamak kaydıyla ulus ve azınlıklar sorununda/özellikle Kürt ulusal sorunu ve Ermeni soykırımı sorununda sosyal şoven lekeler taşıdıkları görülecektir. Bu lekeler nedeniyledir ki, bir biçimde Türk hakim sınıflarıyla(ya da ideolojik etkileriyle) tam ve keskin bir kopuş sağlayamamakta, keskin olmamakla birlikte düzen içi eğilim diyebileceğimiz siyasi hedefini, devletten ziyade somut siyasi iktidar hedefiyle açıklayan ve demokrasinin geliştirilmesini temel dert edinen zayıflıklar taşımaktadırlar. 71 devrimci çıkışının ana dinamiklerine bakıldığında, önderimiz Kaypakkaya ve dolayısıyla Partimiz MKP ( ve önceli TKP(ML)) hariç, ne Mahir, ne Deniz ve dolayısıyla ne THKO, ne de THKP/C’nin Komünist kavramını kullanmaktan sakınması alalade bir durum ve rastlantı değildir. Bu gün, Deniz ve Mahir’in CHP düzeyinde faşist düzen partileri tarafından sahtekarca da olsa neredeyse savunuluyor olması ve katilleri de dahil burjuva kesimlerin “iyi çocuklardı” diyerek “timsah göz yaşları” dökmesi, burjuva Tv yayınları ve programlarına konu edilerek serbestçe konuşulup propaganda edilmeleri de, bahsini ettiğimiz ideolojik-siyasi kırılganlığın işaret ettiği Kemalist devletten köklü kopuş sağlayamamaları gerçeğinden bağımsız değildir.

Ve elbette, Kaypakkaya yoldaşın isminin zikredilmesinin soruşturma, tutuklama ve cezalara gerekçe olması, öte taraftan devrimci aydınlar ve genel Sol mecranın, döneme ilişkin değerlendirme ve tartışmalar yürütürken vb adeta söz birliği yapılmışçasına Kaypakkaya yoldaşın adını dillerine almaması (bu sadece ceza korkusu olamaz!?) da alelade bir durum değildir. Kaypakkaya yoldaş unutturulmak ve yok sayılma muamelesine tabi tutulurken, Mahirlerin ve Denizlerin görece hoşgörü bulması anlamsız değildir. Bu, Mahir ve Denizlerin devrimci önderliklerine asla inkarcı yaklaşma ve onların devrimci kişiliklerini rencide etme anlamına gelmez, ama ideolojik-siyasi çizgilerinin esasta Kemalizm yanılgısı nedeniyle kırılganlıklar taşıdığı da görmezden gelinemez, inkar edilemez bir gerçektir.

Mahir ve Denizlerin Kemalizm konusundaki yanılsamalarında, dönemin Sovyetler Birliği(Lenin ve Stalin yoldaşların!) ve tabiki Komüntern’in Kemalist hareketle ilişkileri ve ona dönük değerlendirmelerinin etkili olduğu kanaatindeyiz. Hatta aynı etkilenme zemininde, Kürt ulusal ayaklanmaları veya isyanlarının(tipik olarak Şeyh Sait İsyanı’nın) Komüntern tarafından feodal-gerici ayaklanmalar şeklinde değerlendirilmesi, İngiliz kışkırtması vb olarak “bağımsızlıkçı-bağımsız” olan Kemalist iktidar ve devlete karşı girişilen gerici ayaklanma değerlendirmelerinin yapılması, coğrafyamızdaki ilgili devrimci önderlerin ve Partilerinin Kürt ulusal sorunundaki geri ve hatta sosyal şoven diyebileceğimiz anlayışlara düşmesine etki düzeyinde neden olmuştur. Lakin, Maoist kavrayış ve çizgisinin avantajıyladır ki, Kaypakkaya yoldaş diyalektik metot ve bağımsız çizgi uygulayarak, Komüntern’e rağmen ve onun ülke içinde(tüm devrimci hareket içinde) egemen olan etkilerine karşın, Kemalist hareket-iktidar ve devlet(Kemalizm) tahlilinde tüm statüko ve paradigmaları yerle-bir ettiği gibi, Kürt isyan ve hareketlerini ilerici değerlendirerek aynı statükoyu parçalamış, nitekim bu anlayışlarının neticesi olarak Kürt ulusal sorunu ve azınlıklar ve Ermeni soykırımı sorunu somutunda milli mesele kapsamında ve tarih kavrayışında adeta bir çığır, Maoist Komünist çığır açmıştır.

Hiç bir teorik metafora girmeden son derece yalın düşünceyle çıplak biçimde görülür ki, Kaypakkaya yoldaş dışında hiç bir devrimci önder ve siyasi parti/örgütleri, dönemin siyasi hareket ve akımlarının hiç biri, Kemalist devlet ve iktidarı Komünist bilinç ve tavırla mücadele hedefi yapamamış, siyasi iktidar mücadelesi hedefine koymamıştır. Çünkü istisnasız olarak hepsi Kemalist hareketi (veya Kemalizmi) anti-emperyalist ilerici bir hareket, küçük-burjuvazinin en tutarlı ve sol kesimi olarak değerlendirmektedir. Bu değerlendirmede bulunan devrimci Parti-Hareketlerin Kemalist iktidara karşı tutarlı devrimci savaşım yürütmesi de beklenemez. Kaypakkaya yoldaş, analitik, tahlilci ve metodolojik tutumuyla bilimsel rota ortaya koyarken, Mahir ve Deniz ne yazık ki, tüm devrimci özlerine karşın ideolojik-siyasi çizgide hatalara düşmüşlerdir. Öte taraftan, benimsedikleri “Vatan” argümanı da bu ideolojik-siyasi çizgilerinin burjuva anlayışa yakınlığını ifade eden başka bir unsurdu ki, Sosyalist devlet veya iktidarın olmadığı şartlarda işçilerin bir “vatanı” henüz yoktur, buradaki “vatan” burjuvaziye aittir ve buradaki “vatan” argümanı bir burjuva argümandır.

Coğrafyamız örgütlü devrimci hareketinin bağrında taşıdığı bu ideolojik-siyasi zayıflıklar, 72 Nisan kuruluşunun Komünist mimarı Kaypakkaya yoldaşın Maoist çizgisi şahsında aşılmışken, aynı Komünist çizgiyi somut toplumsal ve siyasi şartlardaki gelişmelere paralel olarak ilerleten Partimizin yönelimi de proleter devrimci çizgi niteliğinde devrimiz açısından anlam taşımaktadır.

Sosyalist Halk Savaşıyla Kazanacağız!

Partimiz uluslar arası proletaryanın coğrafyamız taburu ve öncü kurmayı olarak somut enternasyonalist görev bağlamında devrimimizi omuzlarken, Sosyalist Halk Savaşı siperlerinde konumlanmıştır. Devrimin ana sorununu siyasi iktidar olarak tarif eden Partimiz, Sosyalist devlet-iktidar ve oradan Komünist toplumu hedefleyen doğrultuya bağlı olarak tarihsel sorumluluğunu ele almış, somut devrimdeki konumlanmasını nihai amaca uygun olarak biçimlendirmiştir.

Partimiz bu yönelimle, omuzladığı coğrafyamız sınıflar mücadelesinde silahlı savaş cephesinin keskin çatışmaları seyrinde, coğrafyamız devrimine ilişkin iddiasını sürekli diri tutarak devrimci sınıf savaşımındaki kararlılığını, Komünist ve devrimci hareket tarihine not edilen ciddi savaş pratiği ve askeri eylemler gerçekleştirerek göstermiştir. Bu süreçlerde ağır bedeller ödediği gibi, devrimimiz ve devrimci harekete ciddi katkılar sunmuş, küçümsenemez başarı ve kazanımlara imza atmıştır…

Partimiz konumlandığı savaş siperlerinde, kurucu önderimiz Kaypakkaya yoldaş, ilk Halk Ordusu komutanı Ali Haydar Yıldız, ilk Parti ve ilk kadın şehidi Meral Yakar, Ahmet Muharrem Çiçek gibi kadro ve savaşçılarını kuruluşunun ilk yılı içinde fiziken yitirmiş, devrim ısrarıyla konumlandığı savaş siperleri ve silahlı savaşımda Kaypakkaya yoldaştan sonra, Süleyman Cihan, Kazım Çelik, Cüneyt Kahraman, Cafer Cangöz, Yılmaz Kes yoldaşlar olmak üzere beş Parti Genel Sekreter ve Sekreterya üyesini, İsmail Bulut, Baba Erdoğan ve Aydın Hambayat yoldaşlar olmak üzere üç genel sekreter yardımcısıyla birlikte, altı yüzü aşkın kadro, komutan ve savaşçısını devrime armağan etmiştir. Ölümsüz yoldaşlarımız büyük siyasi miraslar bırakarak bizlere ve devrimimize kılavuz olmuş, yarattıkları değerlerle devrime unutulmaz biçimde kazınmışlardır…

Bu durum, Partimizin devrimdeki ısrar ve kararlılığını desteklemekle birlikte, Partimize güvenilirlik ve saygınlık kazandıran parlak siyasi mücadele pratiğidir aynı zamanda. Kuşkusuz ki, Partimizin ideolojik-siyasi savunu ve tezleri de Partimizin devrimdeki iddiasını ve ciddiyetini güçlendiren teorik zemindir. Partimiz aynı ısrar ve kararlılıkla her türlü zorluk ve saldırılara göğüs geren bilimsel yönelim ve siyasi duruşuyla tarihsel yürüyüşünü sürdürmekte, tarihsel kesit ve gelişmeler karşısında doğru siyasi konumlanma ve tavırlar geliştirerek sınıflar mücadelesinin her cephesinde devrimi temsil edip görevlerine sahip çıkmaktadır…

Partimizin kuruluşu gibi, gerçekleştirmiş olduğu Konferanslar ve özellikle de Parti Kongrelerinde sağlanan ilerlemelerle günümüzü omuzlayan mücadele tarihi ve devrimimizin kaderinde oynadığı öncü-önder rolü itibarıyla, 49. mücadele yılında da Partimizin siyasi mücadele yaşamı tarihsel değerdeki anlamını korumaya devam etmektedir. Dahası gerici dünyaya alternatif bir dünya anlamında da partimizin ideolojik-teorik temeli ve tüm niteliği anlamlı varlığını sürdürmektedir…

Partimizin Kuruluşunu Selamlıyor,  Ermeni Soykırımının Tüm Sorumlularını  Sınıf Kinimizle Lanetliyoruz!

Özellikle bugün Erdoğan-AKP iktidarı altında cereyan eden açık faşizm şartlarında, Partimizin kuruluştan aldığı ve bugün daha da geliştirdiği Komünist çizgisi ve bu çizgiyle sürdürdüğü siyasi mücadele varlığı devrimimiz için elzemdir. Yeni Osmanlıcılığa öykünme eğilimi de tipik olan bu iktidarın, tarihteki soykırımları aktüel politikasıyla devam ettirdiği izlenmektedir. Ermeni soykırımındaki ırkçı-faşist güdüleri öncesinde neydiyse, bugün de aynılıkla devam etmekte, Kürt ulusuna dönük katliamlarda tezahür etmektedir. Sınır ötesi savaş ve işgal saldırganlığıyla talancı-tartalacı karakteri nükseden yeni Osmanlıcı Erdoğan-AKP iktidarı ancak Komünist çizgi ve mücadele ile alt edilebilir. Ermeni soykırımına dönük inkar politikası sürdürülürken, Kürt ulusuna dönük inkar politikası ve ırkçı-faşist tahammülsüzlük Kürt kıyımı zemininde ilerlemektedir ki, işgalci saldırganlık bunun açık kanıtı durumundadır.

Partimizin Kuruluş tarihi ile Ermeni soykırım tarihinin örtüşmesi bir tesadüf de olsa anlamlıdır. Coğrafyamızda devrimci harekette dahil, Ermeni soykırımına karşı neredeyse ilk bilimsel devrimci tavrı alan Partimizdir. Lakin bu tesadüf değil, Komünist çizginin ürünüdür. Milliyetçi, şoven tesir devrimci hareketi de etkileyip Ermeni soykırımına karşı kayıtsızlığa ve hatta Türk hakim sınıfları yakınına itese de Kaypakkaya yoldaş/Partimiz ırkçı-şoven milliyetçiliğe tavır aldığı gibi, Ermeni soykırımına karşı da devrimci tavır almıştır. Partimizin tutarlı Komünist çizgisi soykırım gadrine maruz kalmış Ermenilerin Partimizle örgütsel açıdan buluşmasına da yol açmıştır. Ölümsüzleşen yoldaşlarımız içinde bir çok Ermeni yoldaşın olması gibi, Parti saflarımızda örgütlenmiş olanların varlığı da rastlantı değildir… Ermeni ulusunun acısını paylaşıyor, soykırımının tüm sorumlularını sınıf kinimizle lanetliyoruz…

Kazanmak İçin Kurulduk,

Kazanmak İçin Savaşıyoruz,

Kazanana Dek Savaşacak Ve Kazanacağız!

49. Mücadele yılında, Parti 4. Kongremizin işaret ettiği Kazanma Siyaseti eksenli örgütsel yönelimi sahiplenerek somut görevler temelinde kurumsallaşma ve sınıflar mücadelesinin her alanında devrimci görevleri omuzlama kararlılığıyla daha sıkı çalışmalı, coğrafyamız devrim mücadelesini Partimiz saflarında örgütlenerek Sosyalist Halk Savaşıyla ilerletelim, kazanalım!

Bugün, kazanacağımızın beyanını, sadece emperyalist kapitalist burjuvazinin kendi sistemlerini alenen sorgulayan itiraflarıyla değil, esasta Komünist teori/Marksist doktrinin bilimsel öngörüyle ortaya koyduğu ve toplumsal yaşam pratiğinde yeniden ve yeniden kanıtlanan bilimsel öngörüleri doğrulamaktadır…

Parça devrimimize dair Kaypakkaya yoldaşın keskin Komünist çizgisinin kazanma dinamizmini, bu çizginin Komünist devrimci fikirler olarak en tehlikeli fikirler olduğunu MİT raporlarıyla kaydeden egemen sınıfların Komünist devrim korkusu değil, bugün somut toplumsal gelişmeler ve iktidar eden siyasi gericilik/bilumum gerici sınıf düzeninin altında cereyan eden siyasi gelişmeler tarafından tekrar tekrar ispatlanan O’nun Maoist Komünist çizgisi ortaya koymaktadır.

Biz kazanacağız, Halk kazanacak, Sosyalist Halk Savaşı Kazanacak!…

Selam Olsun 72 Nisan Komünist Kuruluşumuza!

Şan olsun 49.Mücadele Yılında Maoist Komünist Parti’ye!

Selam Olsun Partimizi Bugünlere Taşıyan Ölümsüz Kadın ve Erkek Yoldaşlarımıza!

Yaşasın Sosyalist Halk Savaşı!

Maoist Komünist Parti

MK / SB

20 Nisan 2020