16 MART KATLİAMLARI, HALKLARI İSYANA DAVET EDİYOR! KAHROLSUN EMPERYALİZM VE İŞBİRLİKÇİ-UŞAK REJİMLER!

53 Nolu Açıklama

Emperyalistler ve işbirlikçileri dünyada ve coğrafyamızda şövenist, ırkçı ve faşist saldırgan politikalarını daha da yoğunlaştırmış bulunmaktadır. Emperyalist efendiler ve işbirlikçi-uşakları, halkların ve ezilen ulusların özgürlük ve kurtuluş mücadelelerini daha fazla bastırmak, kana boğmak, yok etmek ve entegre ederek teslim almak için değişik yöntemlerle vahşi saldırılarını sürdürmektedirler.

Kan emici emperyalist-kapitalist dünya sisteminin beslendiği kaynak sömürü, zulüm, işkence ve katliamlar üzerine kuruludur. Bu sömürü düzenlerini daha fazla ikame ederek süreklileştirmek amacıyla geçmişten bugüne baskı ve katliamlarından hız kaybetmeden yoluna devam eden emperyalistler, ezilen ulusları ve halkları zulüm cenderesinde tutmaktadır.

Sınıflı toplum realitesinin bugün aldığı düzey, emperyalizmin kendisine göbekten bağımlı uşak rejimlerle el ele verip yeni saldırı politikaları ile halklarımıza pervasızca yönelmesidir. Bu özgün durumdan hareketle kan emici emperyalist sömürücü sınıfların varlıklarını daha uzun süre yaşatmak için mazlum halklar ve ezilen uluslara yönelik gerçekleştirdiği gerici zoru ve katliamları, insanlığın belleğinden silinmemiştir. Tarihin akışı içerisinde karanlığı temsil eden sömürücü hakim sınıflar, gerici ve bencil özel mülkiyet çıkarları için her daim halklara saldırmıştır.

Başını ABD’nin çektiği emperyalist konseptin bir parçası olan faşist Türk devleti ve ordusunun Kürt ulusu ve halklara yönelik saldırısı ve uyguladığı vahşet yeni değildir, son kez de olmayacak. Türk devleti, gerek içeride gerekse dışarıda önceli olan feodal despotik Osmanlı devletinden aldığı feyiz ile aynı geleneği daha üst boyutlarda sürdürmektedir.

`71 devrimci çıkışıyla emperyalizme, pasifizme, legalizme, reformizme, parlamentarizme ve faşizme karşı radikal bir duruş gösteren Denizler, Mahirler ve İbrahimlerin baş eğmez sınıf tutumlarıyla karakterize olan devrimci süreç ve ekonomik-siyasi krizlerini atlatmak isteyen Türk hakim sınıfları, ilerici ve devrimci tüm kesimlere daha fazla saldırmakta çareyi arıyordu. Bu saldırılarına paralel olarak toplumun radikal devrimci kesimlerine yönelik operasyonlarını da attıran gerici hakim sınıflar, 16 Mart 1971`de Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan`ı Gemerek` de yakalamış ve bir yıl sonrasının 16 Mart`ın da ise Deniz-Yusuf-Hüseyin` in idamını Cumhuriyet Senatosu´ nda onaylatmıştı.

12 Mart 1971` de toplumun tüm kesimlerine bir karabasan gibi çöken askeri faşist cuntanın sıkıyönetim ilanı ile birlikte geçici bir yenilgi alan Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci hareketinin, kısa süre sonra yeniden toparlanmaya başlaması karşısında faşist Türk hakim sınıfları, gerici ve ırkçı politikaları eşliğinde sivil faşist paramiliter çetelerini de devreye sokarak yeni katliamlarla halkın yeniden yükselme eğilimi gösteren direnişini kırmak istiyordu.

Bu vahşetin bir parçası olarak 16 Mart 1978´ de Beyazıt Katliamı olarak da bilinen İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde Türk devletinin uşağı paramiliter sivil faşist uzantısı çeteleri tarafından düzenlenen bombalı saldırıda 7 öğrenci katlediliyordu. Faşist Türk hakim sınıflarının hükümetinden muhalefetine kadar dünkü “vatan-millet-Sakarya” naraları atarak Ermenileri, Kürtleri ve diğer birçok milliyetleri katledenlerin yaverleri, bugün aynı özde buluşarak “tek vatan, tek millet, tek bayrak” histerileriyle Türkiye-Kuzey Kürdistan halklarına vahşice saldırmaktadırlar.

Bütün bu yaşananlar emperyalist-kapitalist dünya sisteminin bir parçası olarak kavranılmak durumundadır. Ve yine yakın tarihte aynı emperyalist dünya sisteminin bir parçası ve uşağı olan gerici Saddam rejimi tarafından, 16 Mart 1988`de binlerce Kürt ulusuna mensup emekçi insanımızı emperyalist patentli kimyasal gazlarla Halepçe`de katledilmesi de hala zihinlerimizde tazeliğini korumaktadır. Emperyalist çarkın dönüşüne uygun olarak Irak işgali ile Saddam`ın ortadan kaldırılması, dünya halkları ve ezilen uluslara demokrasi ve uygarlık olarak sunulmaktadır. Dolayısıyla düşmanlarımızın psikolojik saldırılarına karşı da mücadele etmek zorundayız.

Örgütsüz, dağınık ve önderliksiz yüz milyonların, kökleri derinden gelen çığlıkları ve kurtuluş çağrıları esasta biz devrimci ve komünistler tarafından pratik anlamda yanıtsız bırakılmaktadır. Artık bu çığlığa ve kurtuluş çağrılarına ses vermenin ve pratikte umut ışığı olarak marjinalleşmeye karşı kitleselleşerek önder birer güç olmanın pratik adımlarını atmak zorundayız. Eğer başını ABD`nin çektiği ve diğer emperyalistlerin de bir parçası olduğu saldırganlıklara, katliamlara, işgal ve imha operasyonlarına ve buna paralel işbirlikçi uşak rejimlerin faşist-ırkçı şiddet politikalarına etkili-güçlü karşı koyuşlar gerçekleştirilemezse, başarılı olmak bir yana ayakta kalmak dahi mümkün değildir. Dolayısıyla hem Türkiye-Kuzey Kürdistan hem de dışımızdaki somut nesnel gelişmeleri doğru kavramak ve bunlara uygun olarak konumlanıp doğru politikalarla hareket etmek zorundayız.       

Bedeller ödenmeden-ödetilmeden ilerlenemeyeceği gerçeği, sınıflı toplum tarihinin  yasasıdır. Sınıf mücadelesini ve tarihi ileriye taşımak bir zorunluluktur ve bunun gereği olarak da biz devrimci ve komünistlere düşen görevler, her geçen gün daha fazla artmaktadır. Bu açıdan başta halkımız olmak üzere bütün ilerici, yurtsever, devrimci ve komünistleri, bu zulüm ve sömürü düzenine karşı ortak direnişi örgütlemeye ve mücadeleye çağırıyoruz.  

Bu tarihsel bilinçle;

Gerek Turkiye-Kuzey Kürdistan da faşist Türk devleti tarafından 7 ilerici ögrencinin katliamını, gerekse yanıbaşımızda emperyalist üretimli kimyasallarla Saddam rejiminin Kürt ulusuna yönelik Halepçe katliamını bir kez daha lanetliyor, kanlı karanlık zebanilerin cani katliamını ve baş tertipçileri olan hakim sınıfları devrimci nefretle kınıyarak her türlü haksız ve gerici baskı, şiddet ve katliama karşı isyan etmenin meşruluğunu bir kere daha haykırıyoruz.

Yaşasın Her Türden Gerici Şiddet ve Katliama Karşı Ezilenlerin Haklı Direnişi!

Kahrolsun Emperyalist ve İşbirlikçi Uşak Rejimlerin Zulüm ve Sömürü Düzeni

Yaşasın Bütün Uluslar İçin Tam Hak Eşitliği ve Halkların Kardeşliği!

Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi!

Yaşasın Halk Savaşı!

Yaşasın-Marksizm-Leninizm–Maoizm!

MAOİST KOMÜNİST PARTİSİ

MERKEZ KOMİTESİ SİYASİ BÜROSU

                                                                MART 2008